24 Şubat 2023 Cuma

Daha iyi bir ben için

Pazartesi gece yarısından sonra Çanakkale mektuplarının üçüncüsünü havalandırdım. İkinci mektubun başlığı Savaş Başlatan Güzellik Yarışması'ydı. Hekabe'nin düşü, Paris'in seçimi, savaşı başlatan koşullar, Akha ordularının toplanması, tanrıların, tanrıçaların ölümlülerin işine karışması derken hayli meselenin ucundan tutarak mektubumu bitirmiş, hevesle bir sonraki mektubun içeriğini nasıl oluşturacağımı hayal etmeye koyulmuştum. Mektupları aylık olarak yazıyorum. Önceden yazıp bir kenarda biriktirdiğim metinler değil, daha çok yazma, yazarken araştırma anında ortaya çıkıyor, belirginleşiyor. Haliyle deprem olduğunda şubat mektubunu henüz yazmaya başlamamıştım. 

Üst üste yaşanan depremler, can pazarı, yardım çığlıkları... Şimdi sırası değil dedirtti bana, doğal olarak. Üçüncü mektupla ilgili bir tanıtım, duyuru yapmadım. Bununla beraber mektupları yıllık satın alan okuruma  karşı sorumluluğum var, dedim ve harekete geçmek için kendimi azıcık dürttüm. Deprem teması kendiliğinden belirdi. Antik Yunan mitolojisi ve Truva antik kenti ana odağını kaybetmeden, tüm bunları depremle ilişkilendirerek anlattım. Gelecek ayın temasını şimdilik bilmiyorum. Çanakkale mektuplarının içeriğini "kendimden, yazdığım çocuk kitabından, henüz kitaplaşmamış öykü dosyalarımdan, burada yaşamış, yolu buradan geçmiş kimi önemli insanlardan bahsedeceğim," diyerek açıklamıştım. Başlamadan önce yolumun bir bölümünün Truva antik kenti ve Truva destanlarından geçtiğini biliyordum hiç kuşkusuz. Şimdi yazmaya başlayınca on üç mektubun on üçünün de yolunun oraya uğrayacağından neredeyse eminim. Çünkü Truva Savaşları'nın ardındaki destanlar, zenginliğini borçlu olduğu mitoloji insana seksek oynatacak türden. Bir şeye bakıyorsunuz, hop başka bir kapı açıyor. "Merak kediyi öldürür," diyenlere kulak asmıyorum elbette. Merak ve ilgi bizi büyüten en önemli şeylerden. 

Bir diğeri de stres galiba. Öyle ya da böyle stres bir değişim başlatıyor. Maddelere uygulanan fiziksel güçten, baskıdan pay biçin. Maddenin o baskının altında şekil değiştirmesi gibi bizde yaşadığımız güçlükler karşısında değişiyor, büyüyoruz. Böyle bakınca stres pek de düşmanımız gibi görünmüyor. Yeter ki kaldırabileceğimiz kadarıyla karşılaşalım. Hoş olaylar karşısında sergilediğimiz dayanma gücü tamamen kişisel. Yoksa incir çekirdeğini doldurmayacak şeylerden kavga kopar mı hiç! 

Stres yönetimi hepimizin edinmesi gereken bir beceri. Birinci basamak gerçekte ne olduğuna dair objektif bir yanıt vermek. İşin içine varsayımları, tahminleri, eski deneyimlerden kaynaklı duyguları, olumsuz beklentileri karıştırmadan gözlem yapmak. Pek de kolay değil. Çünkü yargılarla başa çıkmak,  suyun içinde topu aşağıya itmeye benzeyebiliyor. 

Bu aralar okumaya, yazmaya çok yoğunlaşamıyorum. Biraz molaya ihtiyacım var çünkü. İlgimi beynin kimyasına verdim. Stres karşısında verdiğimiz tepkiler, maruz kaldığımız uyaranlar verdiğimiz anlık refleksler sinir sistemimizde gerçekleşen birtakım biokimyasal reaksiyonlar... Yeni görüntüleme teknikleri, araştırmalar eskiden fazlasıyla spiritüel görünen yoga, meditasyon gibi kimi öğretilerin neden işe yaradığını, beyinde nasıl bir değişim yarattığını gösteriyor. İlgi duymamak, öğrenmemek, kendimizi rahatlatmanın yollarını araştırmamak, zamanım yok diye arabaya benzin almamaya benziyor. Velhasıl bu aralar edebiyattan çok, bunca kötü haber sağanağının, elektromanyetin alanın, hazır gıdaların, hareketsiz yaşamların sebep olduğu toksinleri vücuttan atmak, yol açtığı stres düzeyini düzenli pratiklerle düşürmekle ilgiliyim. Her şey parasempatik sistemi güçlendirmek için! 

Şubat ayından itibaren hemen her sabah güne yogayla başladım. Basit, restoratif seriler... Buna karşın giderek güçlendiğimi hissediyorum. Öyle el bileklerimle vücudumu taşıdığım, baş üstü durduğum fantastik pozlar ya da avuç içlerimin hop diye zemine dayanması değil bahsettiğim, kendi içimde gösterdiğim bir yükseliş eğrisi. Plankta daha iyi durabilmek, planktan kobra duruşuna geçerken göğsü yere indirirken kollarımın bir süre daha beni taşıyabilmesi gibi minik minik gelişmeler... Gün içinde daha dik durduğumu fark etmek, daha sabırlı olduğumu görmek... Bunu fark edince bir hedef belirledim kendime. Sabah yogası beni nasıl güne hazırlıyorsa, eve döndüğümde yorgun zihnimi boşaltmak için kısa pratikler yaparak hane içindeki dayanıklılığımı, sabrımı, şefkatimi arttırmaya çalışabilirim. Her şey daha iyi bir ben için, ne de olsa. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder