27 Ocak 2025 Pazartesi

Fark ediyorum öyleyse varım

Açlık-tokluk hakkında

Açlığın aslında bir ihtiyaç olduğunu unuttuğumu fark ediyorum.

Çoğu zaman ihtiyaçtan değil istekten yediğimi fark ediyorum.

Yeterince su içmediğimi fark ediyorum.

Yeme söz konusu olduğunda ılımlılık ilkesini gözetemediğimi fark ediyorum.

Hareket-hareketsizlik hakkında

Çok hareketsiz bir yaşantı sürdüğümü fark ediyorum. Ev ve iş arasında geçen bir günde, günlük adımlarımın 600-1000 adım arasında sınırlı kaldığını fark ediyorum.

Çok minik değişikliklerle adım sayımı arttırabildiğimi (arabayla giderken yol üstünde marketin önünde durmak yerine evden yürüyerek gitmek ve her defasında günlük birkaç öteberi almak gibi) fark ediyorum.

Haftada bir gittiğim aletli pilatese bedenimin yanıt vermeye başladığını, esnekliğinin ve gücünün her derste bir öncekine nazaran daha iyi olduğunu fark ediyorum.

Bedenim çalıştığında evdeki ataletten de kurtulduğumu fark ediyorum. Evin günlük işlerini, süpürmeyi, çamaşır yıkamayı daha az erteleyerek giderdiğimi fark ediyorum. 

Odaklanmak- kaybolmak hakkında

Benim için odaklanmanın, her defasında bir işi hakkını vererek yapmak manasına geldiğini fark ediyorum. Oysa ben, çoğu zaman yaptığım birincil eylemin yanına bir ikincisini ilave ediyorum. Kahvaltı yaparken veya mutfağı toplarken podcast dinliyor, dizi izlerken çamaşır katlıyorum. Seri ve alışılmış hareketlerle evden çıkarken yaptıklarımın çok da bilincinde olmadığımı fark ediyorum. Balkon kapısını kilitledim mi diye dönüp bakmak bunun sonucu işte. Yavaşlamak ve fark etmek bilincin kapılarını aralıyor. Aynı anda tek iş yapmamak, bir eşlikçi koymak bir tür alışkanlığa da dönüyor. Dönmüş. Facebook'ta paylaşım yapmıyorum. İnstagram paylaşımlarım doğrudan oraya da gidiyor. Arkadaşlarımın iletilerini de takip etmiyorum ama saçma sapan videolara kapılıp gidiyorum. Kendin yap serileri girdap gibi çekiyor içine. Avrupa Yakası sekansları çıkıyor sonra karşıma ve de Muhteşem Yüzyıl. Bakarken bakarken bir de baktım Muhteşem Yüzyıl izlemeye başlamışım. Birinci bölümden itibaren. 20. bölümdeyim şimdi. 139 bölüm ne ara biter? 

Cuma gecesi döndük. Vakitlice girince eve bavulları boşalttım. Tekerleklerini sildim. Yerine kaldırdım. Kirlileri ayırdım. Cumartesiden beri iki kez çamaşır makinesini çalıştırdım. Çamaşır katlarken Türk dizisi katlamak mantıklı geliyor. Çok da sevmediğin işin yanına seyirlik katıyorsun neticede. Ama bir de baktım koca hafta sonunu seyirlikle geçirmişim. En az beş, altı bölüm izlemişimdir. Neredeyse iki saate varan bölümler olduğunu düşünürsek geçen zamanı varın siz hesaplayın. Alfa Males'in üçüncü sezonunu geçen hafta bitirdim, birkaç gün içinde. 

Başlamak ve bitirmek hakkında

Başladığım pek çok kitabı, odaklanmayı sürdüremediğim için, dizi ve sosyal medya çöplüğünde kaybolduğum için bitiremediğimi fark ediyorum. Ayın başında başladığım ve yarım bıraktığım "Ba'nın Olağanüstü Kitabevi"ni tatilde bitirdim. Akabinde Samantha Schweblin'in "Kentukiler" romanına başladım. Konusu ilginç. İnsanların kentuki adını verdiği teknolojik bir oyuncak var. Kimisi kentuki satın alıyor, kimisi de uzaktan bağlantı ile kentuki olmayı seçiyor. Farklı ülkelerden, farklı yaş gruplarından insanların sahiplik ve kentuki olma deneyimi üzerinden ilerleyen roman mahremiyet ve gözetleme, sanal ve gerçek kavramlarına bakıyor. Konusu ilginç ama odaklanmakta zorlanıyorum. Elimden bir bıraksam aylarca yarım kalacak, belki de hiç bitmeyecek biliyorum. O yüzden ay sonuna kadar bitirme sözü vereyim ki, bu ayı en azından biri çocuk, diğeri yetişkin iki romanla bitirmiş olayım. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder