24 Şubat 2014 Pazartesi

KAYIP MASALLARIN İZİNDE


Yolları severim. Yolun kendisinin bir hikâyeye dönmesini de... Daha gençken, daha sabırsızken öyle düşünmezdim. Yolları koşarak, uçarcasına geçmeli ve sona varmalıydım. Hayatın bir döngü olduğunu, ilerledim zannederken hep aynı yerlerden geçtiğimi, buna ancak yola eşlik eden insanlarla, hikâyelerle katlanabileceğimi görünce yavaşladım. Yolun sonunu düşünmeyi bıraktım.
Geçen hafta kayıp yörük masallarının peşinde uzun bir yol hikâyesi dinledim. Bana iyi geldi, siz de bilin istedim. Balıkesir, Ankara, Antalya, Mersin civarında son elli, altmış yılda yerleşik hayata geçen yörüklerin evinde başlayıp Mersin'in Aydıncık ilçesi tepelerinde kışı geçiren son konar göçer Sarıkeçililer'in* çadırlarına uzanan bir yol hikâyesi, bir ayda 10 bin km. yol, yüzlerce hane ziyareti...
Çanakkale Kent Müzesi, ÇAYEK, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ortaklığıyla düzenlenen masal söyleşilerinin üçüncüsü 19 Şubat 2014 tarihinde Çanakkale Kent Müzesi'nde gerçekleşti. Kayıp Masallar ekibinden iki konuk, Hüseyin Çağlar İnce ve Kenan Özer masalın önemine dikkat çekmek, unutulmak üzere olan son masalları bulmak üzere başladıkları projeyi anlattı.
Bir varmış, bir yokmuş. Evlerde elektrik, televizyon, internet, kapıların önünde otomobiller yokmuş. Masallar varmış sessiz ve karanlık geceleri aydınlatan, kervan yollarıyla gezen, her coğrafyada isim, yorum değiştiren. Tak Tak Eden Gabacık, Hansel ve Gretel'e, Kız KardeşPamuk Prenses ve Yedi Cüceler'e dönmüş. Ama her masal bu kadar şanslı değilmiş. Bir masal varmış, yüzlerce yıldır kervanlarla, göçerlerle ağızdan ağıza, gönülden gönüle aktarılan; torunlar artık nineleri, dedeleri dinlemez olunca daha az dillendirilen, neredeyse unutulan... İnsanın hırsı yüzünden yüzlerce bitkinin, hayvanın, dilin, masalların, tesellemelerin yok olduğu dünyada sonunun yakın olduğunu bilirmiş. Ama o bir masalmış işte, bizlere inanma, umut etme gücü veren. Öylece çekip gidememiş. Unutulan her masalla iyilerin kaybedeceğini, kötülerin kazanacağını bilirmiş.  Dağlara, taşlara, kuşlara fısıldanan cılız bir fısıltıymış önce, ses olmuş, feryat olmuş, "Hırs, insanı kör eder, ahmak eder, ey insanlar!" diye bağırmış. Bu sesi duyan bir grup genç yola düşmüş. Kentte başlayan, köylerde çoğalan, ama bir türlü tamamı hatırlanamayan, sonunda ne olacağı bilinemeyen, yollarını kesen o masalı aramışlar durmuşlar. Az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. Sarıkeçili bir masal dedesinin yanına varıp soluklanmışlar. Cemal dede, bir çırpıda anlatmış masalın tamamını. O gün bugündür Köse masalı iyi insanlara ulaşmak için söyleşileri, festivalleri gezer dururmuş. Sineğe vurdum palanı, dinlettim mi size bu koca yalanı? O yalan, bu yalan, fili yuttu bir yılan...

* H. Çağlar İnce'nin Atlas Dergisi için yazdığı Sarıkeçililer ile ilgili yazılara şahsi bloğu olan caglarince.wordpress.com adresinden ulaşabilirsiniz.
 
Stop-motion (Kukla canlandırma) tekniği ile canlandırılan kısa film: KÖSE
Yönetmen: Kenan Özer - Seza Güneş
Kukla Tasarım: Seza Güneş
Müzik: Gökhan Tanacı
Kurgu: Caner Kayar
Proje Koordinatörü: H. Çağlar İnce
http://vimeo.com/80083400
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder