26 Mayıs 2015 Salı

NE ALDI?


“Biraz mami, biraz yeşil, çikolata ve vanilya olsun.”

Dondurmasını eline aldı. İtinayla külahın etrafına bir peçete sardı. Elimi tuttu. Konuşa konuşa yürümeye başladık. Tırtıl heykeline yaklaşıyorduk. Az sonra duracaktık ve oyun başlayacaktı, biliyordum.

Heykelin tam karşısındaki apartmanın duvarında yan yana dizili pizzacı motosikletlerinden biri yola çıkmak üzereydi. Durdu. Bana baktı. “Pizzacılık oyunu” başlıyordu. Elimi kulağıma götürdüm. Telefon numarasını çevirdim. Peynirli ve sucuklu pizza siparişi verdim. Deniz'in çiçeklerin yanına koşmasını, oradan hayali kaskını, ceketini ve eldivenlerini almasını, giyinmesini, pizza kutusunu özenle motosikletin (tırtılın) bagajına yerleştirmesini izledim. Anahtarı kontağa soktu. “Tık” Yola çıktı. Pizzayı teslim edecek, parayı alacak, cebinden para üstünü çıkaracaktı. Yüzlerce kez oynamıştık. Kurallar basitti. Deniz daima motorkurye, anne de daima müşteri... Yanımızda başkaları varsa, onların oyuna girip gitmeyeceği tamamen Deniz'e bağlıydı. Örneğin babasının oynamasını istemiyorsa, “Sadece kızlar ve uzun saçlılar oynayabilir” deme hakkına sahipti. Oyunu bulan, kuralları koyan O'ydu! Elindeki hayali paketle sağa sola koşturan şirin cüceyi gülümseyerek izliyordum.

Uzaktan yaklaştığını gördüm. Derdi oynamak değil, sadece bozmak ve oyun alanını ele geçirmekti. Yavaş yavaş yaklaştı. Deniz'in minik elleriyle tuttuğu hayali pizza kutusunu çekmeye başladı. Deniz "Bırak, bırak" diye bağırıyor, kutusuna sahip çıkıyordu. Bir an olsun bırakmadı mücadeleyi, az evvel gözlerinden akan yaşlara yenileri katıldığında bile... “Bırak, o benim. Senin değil!” 
Sesler üzerine gelen annesi, çocuğunu uzaklaştırırken sordu: “Ne aldı?”

Onlar gittikten sonra pizza kutusunun kapağını açtık. Sucuklar dökülmüş, erimiş kaşar dağılmıştı. Bir dilim aldım. Soğusun diye üfledim. Yarısını Deniz'e verdim.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder