11 Mayıs 2015 Pazartesi

SAHANDA YUMURTA(*)


               "...dar boğaz Dardanel'e yarının Geliboluluları dünün Rusları geldi."
                                                                                            Mayakovski                           
                                                                   22 Kasım 1920                                                                    
Kapı gümbür gümbür yumruklanıyor.
Deli oğlan. Sesini ta sokağın başından işittim. Nenem uyukladığı yerde korkuyla zıpladı. 
"Eşhedü en la..." Ne zaman kapı pencere zangırdasa, zelzele oldu sanıyor.
"Korkma nene, Arif, topal Hasan'ın torunu..." dememe kalmıyor, bizimki nefes nefese içeride. 
Anam açmış kapıyı. Bir yandan da söyleniyor. 
"Oğlum, kaç kere diyeceğim sana, büyük nene korkuyor, bağıra çağıra gelme şu eve."
"Aa kulağı duyuyor mu onun? Ben sağır sandıydım. Tamam Fatma hanım teyzeciğim, söz bir daha bağırmam."
Yanakları al al şimdi. Kulaklarına kadar kızardı. Benden az küçük ama seviyorum bu kara oğlanı. 
Kolumu çekiştiriyor. 
"Oğlum, yürü Ruslar geliyor, sabah beri, Çar'ın askerleri..."
Anama bakıyorum. Kahvaltımı bitirmeden hayatta izin vermez. Kim bilir nasıl koca koca gemiler yanaştı limana. Merak ediyorum. 
"Ana gidebilir miyim?"
Tek kaşı havaya kalkıyor. Bu hayır, önce kahvaltını bitir, demek biliyorum. Biraz daha uzatırsam, elindeki çalı süpürgesiyle sıska bacaklarıma vurabilir. Güçlenmek istiyorum, kollarım, bacaklarım çok güçlü olsun ki, Kemal'in askerlerine katılayım ve Fransızları kovayım. 
Fırından yeni çıkmış mis gibi ekmeğin üstüne salça sürüyorum.
"İster misin?"
"Benim karnım tok."
Ağzının sulandığını fark ediyor anam. Her şeyi fark ediyor, o. 
Bir dilim de Arif'e uzatıyor. 
Ekmekler elimizde, meslerimizi geçiriyoruz ayağımıza. Kalın hırkamı giyerken...
"Fesüphanallah! Oğlum insanlar günlerdir aç, susuz, sefil yollarda. Elde ekmekle çıkılır mı acın karşısına. Durun, durduğunuz yerde."
Anam haklı. Eşiğe çöküyoruz. Çiğnemeden yutuyoruz lokmaları. Getirdiği bir bardak sütü de kafaya diktik mi kafaya, bizi tutabilene aşk olsun. Ok gibi fırlıyoruz.

*Galapera Fanzin'in Nisan sayısında yayımlanan Sahanda Yumurta isimli öykümden bir bölüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder