Çocukla Barış, Bodrum BBOM Öğretmen Okulunda tanışan Özenç, Özge ve Gülesra öğretmenlerin orada öğrendikleri, araştırdıkları, derinleşmek istedikleri konuları ve sınıfa taşıdıklarını paylaştıkları dijital bir platform.
Farklı
yerlerde, farklı koşullarda çalışan üç öğretmen Sura Hart'ın
rehberliğinde çıktıkları yolculuğu "Şefkatli Öğretmenin Günlüğü"
köşesinde hafta hafta paylaşıyor. Gündemin ağırlığından kaçmak, umudunu
arttırmak, çocuklarla ilişkilerinde fark yaratmak isteyen ebeveynler ve
öğretmenler için küçük tavsiyelerle dolu günlükleri, kendi pratiğimize
dökebilmek, sürecimizi gözlemlemek için bu şablonu kendi ev hâlimize
uygulamak istedim. Adını da Özenç, Özge ve Gülesra öğretmenlerden
ilhamla "Şefkatli Anne Günlüğü" koydum.
Sura Hart ne diyor?
Öğrencilerimizin düşünce ve duygularının bizim için önemli olduğunu bilmelerini istiyorsak, onları dinlemek ve görüşlerini dikkate almak için zaman ayıralım.
Günlüğünüze not alın. Öğrencileri düzenli olarak dinlemek için zaman ayırıyor musunuz? Bu amaca yönelik olarak öğrencilerinizle bire bir toplantılar planlayabilirsiniz.
Ben ne düşünüyorum?
Sura Hart'ın bu sözlerini okumak içimde derin bir keder uyandırdı. 25(3+5+7+5) yıllık öğrencilik hayatımda beni gerçekten dinleyen, düşünce ve duygularımı ciddiye alan öğretmen var mıydı hatırlamaya çalışıyorum. Aklıma fazlaca isim gelmiyor. Tam tersi örnek ise yığınla...
Bırakın kişisel olanı anlatmayı, sınıfta herhangi bir görüşünüzü, anlamadığınız bir soruyu dile getirmek için bile orada güven ortamının inşa edilmiş olması gerekir. Kişiler ancak yargılanmayacaklarını bildikleri, oldukları gibi kabul gördükleri yerlerde rahatça konuşabilir. Öğretmenlik "öğretmek"ten çok daha fazlası. Anne babalık da öyle. Çocuklarımızın ilk öğretmenleri biziz. Hayatta kalmayı bizim sayemizde başarıyorlar. Onlara deneyip yanılabilecekleri, oyun oynayabilecekleri güvenli alanlar inşa etmemiz gerekiyor. Sınırların belli olduğu, sürdürüldüğü emniyet çemberleri. Bu sınırları çizerken kural belirleyici olmak yerine duygu, istek ve ihtiyaçları duyan, neden sonuç bağlantısını kurmayı kolaylaştıran kişi olmayı seçtiğimizde çocukların alınan kararlara çok daha sıkı yapıştığını, uygulamanın çok daha kolay yürüdüğünü görüyorum.
Dikkatimi çeken bir diğer konu da şu: Çocukları okul ortamında gözlemleme şansı bulduğum kimi anlarda (karne töreni, ağız diş sağlığı eğitimine gittiğim zamanlar vb) çocukların kendi cevapları yerine yetişkinlerin duymaktan hoşlanacaklarını bildikleri cevapları verdiklerini görüyorum. Kendi duygu ve düşüncelerinin yerine olması gereken cevapları koyuyorlar, sanki. Bunu çok küçük yaşlardan itibaren müfredat baskısı altında yetişmelerine bağlıyorum. Kreşte her anları dolu. Çoğunlukla yetişkinlerin sunduğu yapılandırılmış faaliyetlerle günü bitiriyorlar. Serbest zamanları yok denecek kadar az. O gün programda ne varsa bitecek, faaliyetler evlere gönderilecek. Bu hızlı tempo içinde sınıfta öğretmenler, evdeyse anne babalar olarak yavaşlamayı, dinlemeyi, sohbet etmeyi unutuyoruz kimi zaman. Süreç yerine performansa yöneldiğimizde çocukların kendilerini ifade etme imkânı azalıyor. Kendini ifade etmeyi öğrenmeyen çocuklar yetişkinleri memnun etmeye, onların beklentilerine uygun davranmaya başlıyor. Zeki, yaratıcı, birey olma kararlılığı gösteren çocuklar yetiştirmek istiyorsak yavaşlamayı, daha çok dinlemeyi, duymayı, notlar almayı, kural belirleyici olmaktan çıkıp duyan ve kolaylaştıran rolüne girmeyi tercih etmeliyiz. Aman dikkat! Burada kalmak kolay iş değil. Eski alışkanlıklar aklımızı kolayca çelebiliyor.
Denizle nasıl paylaşıyorum?
Son haftalar hastalık ve yorgunlukla geçti. Bazı rutinlerimizi yapamadık. Benim yerine getiremediklerim için bazı anlık çözümler bulmamız gerekti. Durumu anlatıp ona kulak verdiğimde o güne kadar benim yaptığım kimi şeyleri tek başına yapabileceğini, bundan hiç de rahatsızlık duymayacağını keşfetmek benim için güzel bir kazanım. Kendimi daha dengelenmiş, hafiflemiş duyuyorum. Çünkü haftanın altı günü çalışan bir anne olarak desteğe, anlayışa ve işbirliğine ihtiyacım var.
Deniz'in geri bildirimi ne?
Denizle haftalık toplantılarımız devam ediyor. Bundan memnun. Gün içinde onu rahatsız eden durumlarla ilgili ekstra toplantı istekleri de cabası.
Birkaç hafta önce sabah hızlı hızlı hazırlanmanın onu yorduğunu, daha erken kalkmak istediğini söyledi. Buna bağlı olarak daha erken uyumaya karar verdi. Bu kararı kendisi aldığı için eskisine göre çok daha erken bir saatte yattığı, ben oturmaya devam ettiğim halde şikayet etmiyor. Kendi koyduğu kuralı ihlal etmiyor.
Bir oyun esnasında onu üzen ya da kızdıran konularla başa çıkma yöntemini anlatması gerekiyordu. Bana anlatacağını ve sarılacağını duymak beni çok duygulandırdı.
Tüm bunlar şahane geri bildirimler benim için.
Sonrası ile ilgili ne düşünüyorum?
Dinlemek ya da dinlermiş gibi yapmak. Çocuklar bu ikisi arasındaki farkı çok iyi anlıyor. Can kulağıyla dinleyemeyeceğim zamanlarda bunu izah etmeye ve ertelemeye çalışıyorum. İşimi bitirdiğim, ilgimi ve dikkatimi verebileceğim zaman dinlemeyi tercih ediyorum. Bu bazen kabul görmüyor. "Hadi, hemen şimdi canavarını" tanımayı, onu atlatmayı öğrenmemiz şart. Bu canavar her ikimizi de farklı şekillerde etkiliyor. Deniz'i herkesin o istediği anda hemen, şimdi harekete geçmesi gerektiği konusunda dolduruşa getirirken beni geçip giden zamanla kontrol altında tutmaya çalışıyor. Bu saat konusundaki titizliğim, dakikliğim bilmem neden? Üzerimde saat baskısı hissetmeden bazı şeyleri daha ağırdan alabilmeyi öğrenmem gerek. İki ayağımızı bir pabuca sokmadan, ağır usul yapmak bazen yalnızca beş ya da on dakika geciktirecek bizi.
Bir de niyet: Zamana hükmetmek, mağlup etmek mümkün değil. Biz istesek de istemesek de akıp gidiyor üzerimizden. Zaman konusunda kimi zaman ne kadar savurgan olabildiğim malum. Denizle geçirdiğimiz zamanları bu telaştan muaf tutmak, Deniz'in ritmine ayak uydurmak, bunu unutmamak, işte budur dileğim ve de niyetim.
Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
"İnsanlar başaklara benzer. İçleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler." Kişiyi bilgiye, olgunluğa, tevazuya davet eden bu sözlerle yetiştiğimizde övgü ya da kutlamaya değer başarılar karşısında elimizi kolumuzu nereye koyacağımızı bilemiyoruz. Hayatın içinden güzel anları almayı, parlatmayı ve bunu bir kutlamaya çevirmeyi ihmal ediyoruz, belki de küçük görüyoruz. Oysa sürdürülen her iş övgüye değer. Bu günlükler oldum'u değil arayışı, yolu temsil ediyor. Öğrenme, değişme, fikir alma, paylaşma çabamı daha fazla takdir edebilirim.
Eski Günlüklere aşağıdan ulaşabilirsiniz
Şefkatli Anne Günlüğü 1
Şefkatli Anne Günlüğü 2
Şefkatli Anne Günlüğü 3
Şefkatli Anne Günlüğü 4
Şefkatli Anne Günlüğü 5
Şefkatli Anne Günlüğü 6
Şefkatli Anne Günlüğü 7
Şefkatli Anne Günlüğü 8
Şefkatli Anne Günlüğü 9
Şefkatli Anne Günlüğü 10
Şefkatli Anne Günlüğü 11
Sura Hart ne diyor?
Öğrencilerimizin düşünce ve duygularının bizim için önemli olduğunu bilmelerini istiyorsak, onları dinlemek ve görüşlerini dikkate almak için zaman ayıralım.
Günlüğünüze not alın. Öğrencileri düzenli olarak dinlemek için zaman ayırıyor musunuz? Bu amaca yönelik olarak öğrencilerinizle bire bir toplantılar planlayabilirsiniz.
Ben ne düşünüyorum?
Sura Hart'ın bu sözlerini okumak içimde derin bir keder uyandırdı. 25(3+5+7+5) yıllık öğrencilik hayatımda beni gerçekten dinleyen, düşünce ve duygularımı ciddiye alan öğretmen var mıydı hatırlamaya çalışıyorum. Aklıma fazlaca isim gelmiyor. Tam tersi örnek ise yığınla...
Bırakın kişisel olanı anlatmayı, sınıfta herhangi bir görüşünüzü, anlamadığınız bir soruyu dile getirmek için bile orada güven ortamının inşa edilmiş olması gerekir. Kişiler ancak yargılanmayacaklarını bildikleri, oldukları gibi kabul gördükleri yerlerde rahatça konuşabilir. Öğretmenlik "öğretmek"ten çok daha fazlası. Anne babalık da öyle. Çocuklarımızın ilk öğretmenleri biziz. Hayatta kalmayı bizim sayemizde başarıyorlar. Onlara deneyip yanılabilecekleri, oyun oynayabilecekleri güvenli alanlar inşa etmemiz gerekiyor. Sınırların belli olduğu, sürdürüldüğü emniyet çemberleri. Bu sınırları çizerken kural belirleyici olmak yerine duygu, istek ve ihtiyaçları duyan, neden sonuç bağlantısını kurmayı kolaylaştıran kişi olmayı seçtiğimizde çocukların alınan kararlara çok daha sıkı yapıştığını, uygulamanın çok daha kolay yürüdüğünü görüyorum.
Dikkatimi çeken bir diğer konu da şu: Çocukları okul ortamında gözlemleme şansı bulduğum kimi anlarda (karne töreni, ağız diş sağlığı eğitimine gittiğim zamanlar vb) çocukların kendi cevapları yerine yetişkinlerin duymaktan hoşlanacaklarını bildikleri cevapları verdiklerini görüyorum. Kendi duygu ve düşüncelerinin yerine olması gereken cevapları koyuyorlar, sanki. Bunu çok küçük yaşlardan itibaren müfredat baskısı altında yetişmelerine bağlıyorum. Kreşte her anları dolu. Çoğunlukla yetişkinlerin sunduğu yapılandırılmış faaliyetlerle günü bitiriyorlar. Serbest zamanları yok denecek kadar az. O gün programda ne varsa bitecek, faaliyetler evlere gönderilecek. Bu hızlı tempo içinde sınıfta öğretmenler, evdeyse anne babalar olarak yavaşlamayı, dinlemeyi, sohbet etmeyi unutuyoruz kimi zaman. Süreç yerine performansa yöneldiğimizde çocukların kendilerini ifade etme imkânı azalıyor. Kendini ifade etmeyi öğrenmeyen çocuklar yetişkinleri memnun etmeye, onların beklentilerine uygun davranmaya başlıyor. Zeki, yaratıcı, birey olma kararlılığı gösteren çocuklar yetiştirmek istiyorsak yavaşlamayı, daha çok dinlemeyi, duymayı, notlar almayı, kural belirleyici olmaktan çıkıp duyan ve kolaylaştıran rolüne girmeyi tercih etmeliyiz. Aman dikkat! Burada kalmak kolay iş değil. Eski alışkanlıklar aklımızı kolayca çelebiliyor.
Denizle nasıl paylaşıyorum?
Son haftalar hastalık ve yorgunlukla geçti. Bazı rutinlerimizi yapamadık. Benim yerine getiremediklerim için bazı anlık çözümler bulmamız gerekti. Durumu anlatıp ona kulak verdiğimde o güne kadar benim yaptığım kimi şeyleri tek başına yapabileceğini, bundan hiç de rahatsızlık duymayacağını keşfetmek benim için güzel bir kazanım. Kendimi daha dengelenmiş, hafiflemiş duyuyorum. Çünkü haftanın altı günü çalışan bir anne olarak desteğe, anlayışa ve işbirliğine ihtiyacım var.
Deniz'in geri bildirimi ne?
Denizle haftalık toplantılarımız devam ediyor. Bundan memnun. Gün içinde onu rahatsız eden durumlarla ilgili ekstra toplantı istekleri de cabası.
Birkaç hafta önce sabah hızlı hızlı hazırlanmanın onu yorduğunu, daha erken kalkmak istediğini söyledi. Buna bağlı olarak daha erken uyumaya karar verdi. Bu kararı kendisi aldığı için eskisine göre çok daha erken bir saatte yattığı, ben oturmaya devam ettiğim halde şikayet etmiyor. Kendi koyduğu kuralı ihlal etmiyor.
Bir oyun esnasında onu üzen ya da kızdıran konularla başa çıkma yöntemini anlatması gerekiyordu. Bana anlatacağını ve sarılacağını duymak beni çok duygulandırdı.
Tüm bunlar şahane geri bildirimler benim için.
Sonrası ile ilgili ne düşünüyorum?
Dinlemek ya da dinlermiş gibi yapmak. Çocuklar bu ikisi arasındaki farkı çok iyi anlıyor. Can kulağıyla dinleyemeyeceğim zamanlarda bunu izah etmeye ve ertelemeye çalışıyorum. İşimi bitirdiğim, ilgimi ve dikkatimi verebileceğim zaman dinlemeyi tercih ediyorum. Bu bazen kabul görmüyor. "Hadi, hemen şimdi canavarını" tanımayı, onu atlatmayı öğrenmemiz şart. Bu canavar her ikimizi de farklı şekillerde etkiliyor. Deniz'i herkesin o istediği anda hemen, şimdi harekete geçmesi gerektiği konusunda dolduruşa getirirken beni geçip giden zamanla kontrol altında tutmaya çalışıyor. Bu saat konusundaki titizliğim, dakikliğim bilmem neden? Üzerimde saat baskısı hissetmeden bazı şeyleri daha ağırdan alabilmeyi öğrenmem gerek. İki ayağımızı bir pabuca sokmadan, ağır usul yapmak bazen yalnızca beş ya da on dakika geciktirecek bizi.
Bir de niyet: Zamana hükmetmek, mağlup etmek mümkün değil. Biz istesek de istemesek de akıp gidiyor üzerimizden. Zaman konusunda kimi zaman ne kadar savurgan olabildiğim malum. Denizle geçirdiğimiz zamanları bu telaştan muaf tutmak, Deniz'in ritmine ayak uydurmak, bunu unutmamak, işte budur dileğim ve de niyetim.
Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
"İnsanlar başaklara benzer. İçleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler." Kişiyi bilgiye, olgunluğa, tevazuya davet eden bu sözlerle yetiştiğimizde övgü ya da kutlamaya değer başarılar karşısında elimizi kolumuzu nereye koyacağımızı bilemiyoruz. Hayatın içinden güzel anları almayı, parlatmayı ve bunu bir kutlamaya çevirmeyi ihmal ediyoruz, belki de küçük görüyoruz. Oysa sürdürülen her iş övgüye değer. Bu günlükler oldum'u değil arayışı, yolu temsil ediyor. Öğrenme, değişme, fikir alma, paylaşma çabamı daha fazla takdir edebilirim.
Eski Günlüklere aşağıdan ulaşabilirsiniz
Şefkatli Anne Günlüğü 1
Şefkatli Anne Günlüğü 2
Şefkatli Anne Günlüğü 3
Şefkatli Anne Günlüğü 4
Şefkatli Anne Günlüğü 5
Şefkatli Anne Günlüğü 6
Şefkatli Anne Günlüğü 7
Şefkatli Anne Günlüğü 8
Şefkatli Anne Günlüğü 9
Şefkatli Anne Günlüğü 10
Şefkatli Anne Günlüğü 11
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder