17 Mayıs 2018 Perşembe

DÜŞERİM, DÜŞERİM HÂLÂ

Şiir, Metin Altıok'tan. Ben Gül ve Zakkum. Okuyalım.

BEN GÜL VE ZAKKUM
Yüreğimden çıktım yola;
Gül de geldi, zakkum da,
Peşimiz sıra acı,
Ben gülü, zakkumu
Yol boyu kanata kanata
Az gittik, uz gittik;
Geldik bir başka yüreğin
Nasırlı kıyılarına.
Ben, gül ve zakkum.
Peşimizdeki arsız acıyla.
Zakkum acıdı için için,
Gül kendini yele verdi
Savruldu havaya.
Ben bir boşluğa düştüm;
Düşerim, düşerim hâlâ.
Nasırlı bir yüreğin
Duyarsız kıyılarında.
Yalnız, yapayalnız;
Yandı bitti, kül oldu...
Biliyorum bu şiirden
Pek bir şey anlamadınız;
Kimse ermedi muradına.
Ben, gül ve zakkum
Hesaplaştık acıyla.
Metin Altıok

Şiiri anımsama sebebim, izlediğim bir tiyatro oyunu: Benim Adım Feuerbach 


Selçuk Yöntem'in başrolü üstlendiği oyunda ona Toprak Can Adıgüzel ve Gülçin Kültür Şahin eşlik ediyor.

Koyu bir karanlığın içinde yankılanır ses. "Biraz ışık! Size sesleniyorum. Biraz ışık verebilir misiniz?"
Sahne aydınlanır. Karanlığın içinden Bay Feuerbach çıkar. Bay Feuerbach zorunlu sebeplerden dolayı tiyatroya yedi yıl ara vermiş deneyimli bir oyuncudur. Yeniden sahnelere dönmek arzusundadır. Oyuncu seçmeleri için buradadır. Seçme saati geldiği halde seçmeyi yapacak rejisör henüz gelmemiştir. Hasbelkader rejisör yardımcılığı pozisyonuna gelen asistanın tiyatroyla pek ilgisi yoktur. Ne Bay Feuerbach'ı tanır, ne tiyatro gruplarını, ne de sahnelenen oyunları...
Rolü almak, Bay Feuerbach için çok önemlidir. Bu sayede hayata yeniden tutunmanın bir yolunu bulacaktır. Bekleyiş uzadıkça gerginleşir, anlık iniş çıkışlarına seyirci kalırız. Böylece oyunculuğun zor yanlarını, sınanmanın insan ruhunda yol açtığı inişleri çıkışları izleriz. Kendi yaralarımızla, uç noktalarımızla yüzleşir,  üzerine düşünürüz.
Benim Adım Feurbach bir tür durum öyküsü. Kahramanın anlık iniş çıkışları, monologları, gerilim karşısında yaşadıkları zaman zaman oyunun temposunu düşürse de izleyiciye insanın içine dokunan, etkileyici bir düşüş hikâyesi sunuyor.

Oyundan oyunculuk üzerine bir alıntı ile bitirelim yazıyı:
Oyuncu, oyun kişisini yaratabilmek adına kendi derinliklerine ve yaşam bilgisine doğru dalışa geçer. Bu, aynı zamanda bir yüzleşme sürecidir. Ve oyuncu bu süreç içinde, belki de yaşamının sonuna kadar unutmak istedikleriyle göz göze gelmek, onları yeniden var etmeyi dilediği oyun kişisi adına kuşanmak durumundadır. Böylesine can yakıcı, terletici, ürkütücü sürecin karşısında, kimi oyuncular suyun üstünde yüzmeyi seçerler, kimileri on, kimileri yirmi, kimileri de bin metreye dalarlar. Her rol adına tekrar tekrar yaşanan bu dalışlar yıllarla birlikte çoğaldığında ne gün, ne an bilinmez ama bir gün bir an vardır ki vurgun yiyebilirsiniz...


Oyunun künyesi:
Yazan Tankred Dorst
Çeviren Sema Engin Edinsel
Yöneten Ayşenil Şamlıoğlu
Dekor tasarım Gül Emre
Işık tasarım Yakup Çartık

Oyun üzerine Selçuk Yöntemle yapılan söyleşiyi buradan okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder