“Çocuk
edebiyatı benim için gerçek anlamda bir okul ve hiçbir dersi kaçırmıyorum”
Uçan
Kız Volante kitabınızı çocukluğunuza ithaf
etmeniz aklıma Lee Weatherly’nin çocuklar için yazmak konulu bir tavsiyesini
getirdi. Şöyle diyor Weatherly:
Çocuklar
için yazacaksanız çocukluğunuzu hatırlamalısınız. Dışarıdan gözlem yaparak,
çocukları izleyerek yazmaya çalışmak yetmez. Çocuk olmayı yeniden içinizde
hissetmelisiniz. Oyun oynamayı yeniden keşfedin. Ormanda sessiz yürüyüşler
yapın ve etrafa çocuk merakıyla bakın, sorular sorun: “Neden?” “...olursa ne
olur?” Çocuk kitapları yazmanın çocuk sahibi olmakla pek ilişkisi yok. Bütün
mesele o duyguları içinde hissetmek ve sonra da yazmak.
Çocuklar için yazmak
sizin için de benzer bir deneyim mi?
Kesinlikle
öyle. Kardeşim yok. Dolayısıyla çocukken, hâlâ mahallede oynayabilen o mutu
kuşağa ait olsam da geceleri yalnızdım. Hayali arkadaşlarım Unubli ve
Kolunkbank’la saatler süren maceralarımı, resimleri olmayan bir kitapta iki
satır arasındaki o incecik boşlukta gözümün önünde canlanan resimlerle birlikte
bulunduğum odadan ve günden nasıl da bağımsızlaştığımı keşfettiğim o ilk ânı
hiç unutmadım. Çocuk kitapları yazarken kendi çocukluğumu yardıma çağırıyorum.
Yaşımı unutmak, bir çocuğun diline, hislerine ve düşünüşüne dönmek
tadabileceğim en büyük mutluluklardan biri gibi geliyor. O mutlulukla yazıyorum
kitapları.
Çocuklar için yazarken
nasıl bir ön hazırlık yapıyorsunuz? Hikâye nasıl uç veriyor? Duygu ve temayı
önceden belirliyor musunuz?
Sadece
çocuk edebiyatında değil, her kitabımda uzun süreli bir hazırlık dönemine
ihtiyaç duyuyorum. Kahramanlara ve kurguya dair genel bakış, kimi bölümlerin
ismi, hangi karakter tarafından anlatılacağı, zaman, mekân, dış görünüş ve ruh
haline ilişkin ayrıntılar el yazısıyla tuttuğum notların başında geliyor. Henüz
yazılmamış o kitabın içinde kalıyorum. Yazmaya başladığımda ise artık hiç ara
vermeden bütün yapıyı akıtmam gerekiyor. Her yazar için bu süreç farklıdır.
Kimi yazar paragrafları, belli bölümleri yeniden gözden geçirir, tamamen bozup
sil baştan kurabilir. Benimse su gibi akmam gerekiyor. O yüzden hazırlık
dönemini uzun tutuyorum.
Çocuklar
için yazarken ise bütün bunlara ek olarak, kurguda minik okurları rahatsız
edecek herhangi bir boşluk olmamasına, dilin anlaşılır yalınlığına, bölümlerin
sıralanışına, diyalogların sahiciliğine ve elbette hikâyenin samimiyetine
dikkat ediyorum. Bu anlamda çocuk edebiyatı benim için gerçek anlamda bir okul
ve hiçbir dersi kaçırmıyorum.
Volante’nin kaçışı sırasında havaalanında
karşılaştığı yetişkinler, ona nasıl davranması ya da düşünmesi gerektiğini
söylemiyor. Kurulan eşit ve özgür ilişki sayesinde hem Volante kendini büyümüş
hissediyor, hem de hikâyenin anlamı okurun kalbine daha çok etki ediyor. Bu,
yazarken gözettiğiniz bir unsur mu?
Evet,
bunu özellikle gözettim. Yetişkinler genelde çocuklarla konuşurken didaktik
cümleler kurma eğiliminde olur. Neyi ne zaman nasıl yapmaları gerektiği
konusunda çocuklara sürekli uyarılar ve açıklamalarda bulunulur. Ya da tam
tersi bir şekilde bebek diliyle konuşmalara rastlanır. Çocuklar bunların
hiçbirinden hoşlanmıyor. Onlar yetişkinlerden farklı değil, dünya üzerinde geçirdikleri
zamana bağlı olarak daha az deneyime sahip ama yetişkinliğin kalıp ve maskelerini
kuşanmadıkları için de çok açık kalpli ve özgün varlıklar. Kendisine gerçek bir
saygı ve sevgi ile yaklaşıldığını hisseden bir çocuğun size sunabilecekleri
büyüleyici bir deneyim. Oyunun güzelliğini, şaşırmanın keyfini, keşfetmenin
heyecanını hatırlamak hepimiz için çok özel bir hediye. Bunun içinse sınırlara
saygı ve anlayış içeren karşılıklı bir güven tesisi şart. Elbette çocukları
kendi güvenlikleri açısından bilgilendirmek, deneyimleri paylaşmak, onların
başlarına gelen her şeyi anlatabilecekleri sıcaklığı sağlamak çok önemli. Ama Uçan Kız Volante’nin en önemli
meselelerinden biri “Yabancıya güvenilmez” gibi sınırlayıcı ve tekinsizlik
uyandırıcı bir genelleme yerine, kendisine kimin iyi ya da kötü geleceğini
anlayabileceği bir donanım sunmanın önemini kavratmak. Biz tanışana kadar
herkes yabancıdır. Dolayısıyla aşırı korumacılığın yaratacağı tutukevine yenik
düşmeden, sağlam ve sağlıklı ilişkiler kurabilen çocukların mutluluğunu hatırlatmak
ve bu mutluluğu onlara bahşedebilmemiz için yapabileceklerimizi düşünmek,
bunları paylaşmak istedim.
Uçan
Kız Volante nesillerarası iletişime de dikkat
çeken, her neslin birbirinden öğreneceği çok şey olduğunu gösteren sıcacık bir
hikâye sunuyor okura. Nesillerarası iletişimin sizin çocukluk anılarınızdaki
yeri nedir?
Çocukluğumdan
beri yaşlılarla çok özel bir bağım oldu. Deneyimlerin gücüne hep inandım ve
yakınına oturup sohbet ettiğim büyüklerden, onların kâh gülümseyip kâh
hüzünlenerek anlattıkları hikâyelerden çok şey öğrendim. Anneannesiyle aynı
odada yatan, anlattıklarıyla onu kahkahalara boğan bir çocuktum. Bu sıcaklığı
hiç unutmadım. Halen de en büyük mutluluğum, bu dünyada daha farklı zamanlara
tanıklık etmiş eski kuşakların aslında her daim geçerli olan o güzelim
hikâyelerini paylaşmak. Çocukların ve yaşlıların birlikte zaman geçirmelerini,
toplumsal normların dayattığı yaş faşizmini yenmesi açısından da çok önemli ve
gerekli buluyorum.
Massimo sayesinde
ailesiyle paylaştığı sayısız sıcak anları hatırlayan Volante’nin öfkesi uçup
gider. İstese de onların ilgisizliğine dair hikâyeyi zihninde diri tutamaz. Bu,
her yaştan okura sunduğunuz en önemli hediye kanımca.
Volante’nin
isyanı aslında yeterince sevilip önemsenmediğine ilişkin kapıldığı korku ve
güvensizlik. Ablası Tessa onun gözünde her şeyi sinir bozucu bir mükemmellikte
kotarabilen örnek çocuk. Küçük kardeşi Paulo, şirinliğiyle herkesi fetheden bir
yaratık. Ortanca Volante ise bu denklemde kendisini beklentileri yerine
getiremeyen, hayallere daldığı için sürekli uyarılan bir fazlalık olarak
hissediyor. Tatil için anneannenin evine doğru çıktıkları yolculuk sırasında
ailesinin havaalanındaki telaş içinde bir an ona hiç bakmadan yerlerinden
kalkıp salona doğru harekete geçmeleri son damla oluyor ve yanlarından
uzaklaşıveriyor. Ancak o yalnız geçirdiği zaman içerisinde karşılaştığı
insanlar aslında Volante’nin nasıl özel bir çocuk olduğunu ve ailesinin onu
nasıl sevdiğini görmesini sağlıyor. O uyanış eşliğinde de endişeden deliye
dönen ailesine dönüyor. Elbette aynı insan olmayarak. Çünkü herkes değişir ve
dönüşür. Bu da hayatın biz canlılara sunduğu en büyük hediye.
Hikâyede en sevdiğim
noktalardan biri, kavuşmanın ardından Tessa ile Volante’nin sohbeti ve
birbirlerini yeni bir gözle görmeye başlamaları oldu. Bu sohbet sırasında
Volante bir şeyi yapabildiği için kusursuz yapmakla tutkuyla yapmak arasındaki
farkı öğreniyor ve Tessa’ya denemeye devam etmesini öneriyor. Bakmak ve görmek
arasındaki fark, bu olsa gerek.
Volante,
havaalanında geçirdiği o kısacık ama uzun zamanda öğrendikleri eşliğinde,
mükemmel varlık olarak gördüğü ablasının da kendi içinde yaşadığı
güvensizlikleri fark ediyor. Şimdi artık her şey yerli yerine oturuyor sanki.
Tıpkı o çizdiği resimler gibi. Kalbiyle görmeye başlıyor Volante ve dünya artık
başka bir hale bürünüyor. Kendisiyle birlikte anlam kazanan bir gezegene...
Havaalanında tanıştığı
yazar Eşlin ile yazışmalarında, küçük Volante’nin Eşlin’in hayatında da derin
izler bıraktığını görüyoruz. Anlıyoruz ki yazar Eşlin hayatın akışı içinden
hikâyeler yakalamakta çok mahir. Sizin yazarlık deneyiminiz nasıl? Gündelik
olan, yazılarınıza ne oranda sızıyor?
Hayattan
çok beslenen bir insanım ben. Her ne kadar mutlulukla şaşıracağımız şeyler de
azalsa da hayatın sunmaya muktedir olduğu mucizelerden hiç umudumu kesmedim.
Varlığından heyecan duyduğum insanlar, görmeyi istediğim mekânlar, tesadüf gibi
görünen ama aslında en derindeki arzularımıza denk gelen, enerjimizle
yarattığımız karşılaşmalar, beklenmeyen iyilikler en karanlık zamanlarda bile
devam etmemi sağladı. Hakikatten mahrum bırakıldığımız her ânı kaydetmek,
suskunların, susturulmuşların sesini duyurmak ve hayal gücüm eşliğinde yeni
dünyalar yaratmak üzere edebiyata sığındım. Bunu yaparken de edebiyatla hayatı,
yazmakla yaşamayı birbirinden hiç ayırmadım. Hâlâ da böyle yapıyorum.
Volante’nin kaçışı,
bilmeden gitmekle başlasa da, hem gidende, hem de gidilenlerde değişime yol
açan bir inzivaya evriliyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Her
ayrılık gidende de kalanda da değişime yol açar. Hesapta giden, belli bir
kararla harekete geçendir ama bazen de aslında kalabileceği bir yer olmadığı
için gitmek zorunda kalmış olandır. Volante bu süreçte kendisini, resme olan
aşkını, özgüvenini keşfederken ailesine karşı tepkisinin aslında korkularıyla
tetiklendiğini anlıyor. Dahası, Volante sadece kendisi değişmekle kalmıyor,
karşılaştığı her insanda da dönüşüme yol açıyor. Çünkü öğrenmek ve paylaşmak
karşılıklı bir edimdir ve birlikte yaşandığında mucizeye dönüşür.
Uçan
Kız Volante okurla buluşan son yapıtınız. Üzerinde
çalıştığınız, okurla yakın zamanda buluşacak bir dosyanız var mı?
Şimdilerde
bir şiir dosyası üzerinde çalışıyorum. Tıpkı çocuk ve gençlik edebiyatı gibi,
şiir de bana çok şey öğreten koca bir kâinat. Orada zaman ve mekândan bağımsız,
dilin sınırlarını sonuna kadar zorlayarak, kelimelerin azlığında çoğalarak
kendimi gerçek anlamda özgür ve tamamlanmış hissediyorum. Bir anlam buluyorum.
Ve o anlamı aktarmaya çalışırken ulaşıp iyi geleceğim insanları düşlüyorum. Hayat
bir süreliğine daha yaşamaya değer oluyor.
Uçan Kız Volante
Yazan Karin Karakaşlı
Resimleyen Merve Atılgan
İlk kitaplar (2. sınıf, 3. sınıf, 4. sınıf)
* Bu söyleşi 22/12/2018 tarihinde Mevzu Edebiyat'ta yayımlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder