Yazar Olmak
Bu yazma sevdası, yazar olma
meselesi hiçbir zaman tam olarak açıklanamasa da, dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım…
Kitap okunan, kitaba çok değer verilen
bir eve doğmak, kitapla daha okul öncesinde tanışma ve etkilenme, annemin şiir
defterleri, radyo günleri, arkası yarın’lar, tiyatroda çocuk oyunları izlerken
büyülenmeler, tüm bunlar edebiyatla zehirlemiş olmalı beni.
Düş kuran, kurduğu düşleri kendine saklamayıp
gerçekten olmuş gibi evin ahalisine anlatan bir çocuktum. Bu yüzden babaannemin
bana ‘uydurukçu kızım’ dediğini hatırlıyorum. Şunu da hiç unutmuyorum: İlk
okula başladıktan sonra sokakta oynarken -bütün çocukluğum sokakta oynayarak
geçti- bir pundunu bulur, arkadaşlarıma düşlediğim korku hikâyelerini anlatır,
sonra da geceleri kendi anlattıklarımdan ürkerdim. Demek ki düşlere, kurmaca hikâyelere
inanmışım hep.
Gene ilk okul yıllarında
çocuk dergilerinde yayımlanan, hayranlıkla okuduğum şiirlerin etkisiyle şiir
yazmaya başladım bir heves.Her çocuğa sorulduğu gibi bana da ‘büyüyünce ne
olacaksın’ diye soruldu. Yazmanın verdiği sevinçten, duyurduğu keyiften olsa
gerek, yazar olacağım diye cevaplıyordum çoğu zaman yazarlığın ne olduğunu pek
de bilmeden.
Orta okul sonlarına doğru şiirimizin
ustalarını keşfedince daha kararlı, tutkulu
ve yoğun yazmaya devam ettim. İlk gençlik yıllarımda bu şiirlerden bazıları dönemin
edebiyat-sanat dergilerinde yayınlanınca da bu güne dek süren yolculuk başladı. Yirmili
yaşlarımda şiirin yanı sıra-radyoyla büyüdüğüm ve
özellikle Behçet Necatigil’in radyo oyunlarını çok severek dinlediğim
için, o etkiyle – TRT radyolarında yayınlanan birçok oyun yazdım.Tiyatro
oyunları, senaryo çalışmaları derken yolculuk beni öyküye götürdü. 1998
yılında ilk dosyamı Can Yayınları’na, Erdal Öz’e götürdüm, ilk kitabım ‘Bu Gece
Pera’da’ birkaç ay içinde yayımlandı. Artık yazmamak ne mümkün, çok istediğim
o şey gerçekleşmişti işte. Öyküyle yirmi
iki yıldır sürüyor beraberliğimiz. 2011-2013 yılları arasında yazdığım ilk
romanım ‘Fırtına Takvimi’yle birlikte son yılların verimi ise ‘Belki Yarın’
öyküleri, ikinci romanım ‘Uyanan Güzel’ ve ‘Sait Faik’ ile ‘Sabahatin Ali’yi
sahneye taşıyan iki oyun.
Bütün güçlüklerine rağmen bu yazarak
yaşama halini - dili, sözcükleri, düşlemeyi, yaratıcı olmayı,soruları,
sorgulamayı, anlamaya çalışmayı- çok sevdim, iyi ki yazdım, iyi ki yazıyorum
dedim hep.Yazmak dünyayı katlanılır hale
getirdi, ezici ağırlığını azalttı, direncimi çoğalttı.
Jale Sancak
Jale Sancak
* Bu yazı ilk kez 24 Şubat 2020 tarihinde Parşömen Sanal Fanzin'de yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder