29 Şubat 2020 Cumartesi

Yoldayız




Bir cumartesi sabahı…

Sabahın erken saatleri, kucağımda laptop, fonda yol şarkıları ve yağmur tıpırtıları, feribotun motor uğultusu yazmaya başlıyorum. Üç dört hafta önce planladığımız tatil, corona virüsü ve sınırdaki hareketlilik nedeniyle sallantıda. İçimden bir ses giderek daha gür bir şekilde “gitme,” diyor. Beni yerime bağlayan ev cini mi bu, yoksa dikkatli ve temkinli yanım mı emin değilim. Çoğu kararsız hissediyorum. Değil uzun, orta vadeli planlar bile yapmak gelmiyor içimden. Her şeye son anda karar verme eğilimindeyim. Durumlar, kararlar, hayatın getirdiği değişimler karşısında kolaylıkla esneyebilsin istiyorum. Kaptan benim gibi düşünmüyor. “Rezervasyon yaptık, ben gideceğim,” derken dolabın üzerinden bavulunu indiriyor. Bavulun ağzı açık, içindekiler yarım. Boşalıyor mu, doluyor mu belli değil. Bavulun boş yanı için için dürtüyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde hafta sonundan olası sahneler canlanıyor gözlerimin önünde, kızın günlerdir diline pelesenk olan planları… “Hadi,” diyorum, hazırlan. Birkaç saat önceki eylemsizliğinden eser yok. Koşuyor odasına.

Yoldayız.                                                                                  

Bir cumartesi sabahı… Yol kıvrılıyor, çamların arasında. Sağıma eşlik eden boğazın suları her zamankinden daha gri. Denizi görmek için kolumu kullanıyorum, bir dairenin içinden bakıyorum dışarıya. Kız yanımda camdaki buğuya resim çizmekle meşgul. Ağaçlar, yıldızlar… Arabanın içi ısındıkça onun çizgileri siliniyor,  benim içinden baktığım dairenin sınırları genişliyor. Eh, bu da fena bir şey olmasa gerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder