31 Temmuz 2021 Cumartesi

İç dökümleri: 2

Geçen bahar ve yazı karavan kampında geçirmiştik. Pandeminin ilk zamanlarının yarattığı bilgisizlik, şaşkınlık, yeniden güvenli iş ortamına ne zaman, nasıl döneceğimiz konuları tartışılırken, hazır yavaşlamışken, dönüşümlü çalışırken, çocuklara tam kapanma gelmişken çektik karavanı bir sahile, kamp yerine. Üzerinde sincapların gezindiği, kovuklarına mavibaştankaraların yuva yaptığı büyük bir çam ağacının altını mesken tuttuk aylarca. Dar alana sığıştık, sahilde yürüdük, taş ve midye kabukları topladık, lodosçuluk yaptık. Bulduklarımızı dönüştürmeye çalıştık. Pek hasat alamasak da küçük bir bostan bile yaptık. O günün koşulları içinde bizi epey rahatlatan, pandemi kabusundan kurtaran, özellikle de Deniz'e hareket ve sosyalleşme alanı tanıyan çok yerinde bir hamleydi. Bir sene önce aldığımız karavan bir anda büyük nimete dönmüştü. 

O günden bugüne şartlar değişti. Rutin çalışma hayatımız sürüyor. Günübirlik gidip gelemeyeceğimiz bir yere karavan çekmek çok da mantıklı değil şimdi. O yüzden bu yıl eve yakın bir yerde sezonluk yazlık kiralamaya karar verdik. Bayram tatiliyle başlayan yazlıkçılığın, keyifli başladığını söyleyebilirim. Yeterince büyük ev, yeterince mobilya, yeterince özel eşya... Sanırım kampçılığın, bizim gibi sezonluk yazlıkçılığın, en cazip yanı da bu. Evde biriktirdiğimiz onca eşyayı geride bırakıp azla yetinmek, daha az betona, daha çok doğaya maruz kalmak... Her defasında doğaya dair yeni şeyler öğrenmek, biriktirmek. Ev sahibimiz iyi bir öğretmen, iyi bir rehber. Deniz fide yapraklarına bakarak hangisinin karpuz, hangisinin kavun olduğunu, neyi nasıl dikeceğini, köstebek yuvalarının neye benzediğini, papatya kurutmayı öğreniyor. Hareket ediyor. Maskesinden kurtulup temiz havayı içine çekiyor. Hayvan dostlarına yenilerini ekliyor. 

Kış ve bahar aylarında yoğun görülen müsilaj belası şimdilik bitmiş, denizler temizlenmiş görünüyor. Bununla beraber kötü haberler bitmiyor. Türkiye'nin dört bir yanından gelen yangın haberleri içimizi yakıyor bu defa da. Çok değil, on, yirmi yıl önce iklim değişikliğinin sonuçları konuşulurken gözümüzün görmeyeceği bir gelecekten bahsedildiğini zannediyorduk. Ne büyük yanılsama... Bireysel seçimler elbette değerli ve önemli ancak devlet başkanları nezdinde alınmayan hiçbir önlemin bu gidişatı durdurmada fazlaca bir etkisi olamaz. Kızımı bekleyen gelecek bazen gözümü korkutuyor. Dilerim kabus gibi bir gelecek değildir onları bekleyen. 

Doğayla didişmek, başı sonundan belli nafile bir çaba. Şimdiye değin kısıtlı olmayan kaynakların, onun emrimize amade olduğu yanılgısını doğurduğu çok açık. Kurban bayramında, duyduğum bir cümle, tüylerimi diken diken etti. Kurban kesilmesinden rahatsız olan bir çocuğa, akrabası bir yetişkin, "Onlar bizim emrimize verildi," dedi. Suların, ormanların, hayvanların bizim kullanmamız için bahşedilmediğini ne zaman anlayacağız acaba? 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder