Bilmek isteyen yola çıkar.
Şefkatli Anne Günlükleri'ni yazmak, ebeveynlik amaçlarımı, önceliklerimi belirlememe, düşüncelerimin ve eylemlerimin farkına varmamı sağlıyordu. Sura Hart alıntıları bitince, sanki ters yönde yürümeye başlamışım gibi bir düşünce gelip çöreklendi içime. Yeniden konu üzerine düşünmek, yazı yoluyla düşüncelerimi tasnif etmek, eylemlerimin farkına varmak istedim. İşbu sebeple www.nonviolentcommunication.com sitesinde ücretsiz yayımlanan haftalık ipuçlarının rehberliğinde yeni bir günlüğe başlıyorum.
İpuçlarının çevirisi bana ait.
Şefkatli ebeveyn ipuçları
Bazen ebeveynler çocukları ile empati yapmaya korkarlar, yaparlarsa, onlara isteklerini vermek zorunda olacaklarından çekinirler.
Ancak empati çocuğunuzun isteğini kabul etmenizle ilgili değildir. Senin içinde neler olduğuyla ilgileniyorum anlamına gelir.
Ben ne düşünüyorum? Nelere dikkat edeceğim?
Ne zaman empatinin ne olduğu ya da ne olmadığı hakkında bir şeyler okusam, duysam aklıma Brene Brown'un bir animasyon eşliğinde empatiyi anlattığı konuşması geliyor. (İzlemeyenler ya da yeniden izlemek isteyenler için bağlantı aşağıda)
Empati hak vermek, acımak, sempati duymak, poh pohlamak, teselli etmek, akıl vermek değil, yalnızca ve yalnızca karşındakini duymak ve onunla kalmak. Bunu yapabilmek sizi yalnızca iyi bir ebeveyn değil, iyi bir arkadaş, iyi bir çalışan, iyi bir hizmet veren hâline de getiriyor. Ve çoğu beceri gibi okuyarak değil, izleyerek öğreniliyor. Benim zihnim yargılamaya, etiketler takmaya, tasnif etmeye, elemeye yatkın. Bu becerileri geliştirdiğime göre geçmişte işime yaradı, hayatta kaldım ama artık anlamaya, dinlemeye daha açık, daha önyargısız olmak istiyorum. Buna da en küçük çemberden, aile içinden, ebeveynlik ilişkimden başlamak yerinde olacaktır. Beni bu adımları atarken sabote eden en önemli faktör çözüm bulma eğiliminde olmam. Ben de pek çok anne gibi, bebeklikten itibaren bakım hizmeti verdiğim kızımı korumaya, beslemeye, temel ve duygusal ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyorum. Giderek daha çok ipi bırakmam gerektiğinin, ona daha fazla düşünme, tercih etme, seçim yapma alanı bırakmam gerektiğinin de farkındayım. Bunu da büyük ölçüde yaptığım kanaatindeyim. İstenmediği halde çözüm bulma ve akıl verme meylim devam ediyor. Bunun altında büyük ölçüde kendimi onun duygularından sorumlu hissetmek olduğunu fark etmek, insanlık için küçük olsa da benim için büyük bir keşif sayılabilir.
Deniz büyük ölçüde bana benziyor. Yabancılar onu içe dönük görüyor. Oysa içi cıvıl cıvıl, neşeli. Herkesle dost, arkadaş olmaya çalışmıyor. Ait hissettiği insanların yanında kendisini mutlu hissediyor. Bunun sağlanamadığı koşullarda sıkılsa dahi yalnızlığı tercih ediyor, bununla başa çıkabiliyor. Daha dün, en yakın arkadaşı tatilde olduğu için, tüm günü evde geçirmesini, havuza girmemesini eleştirdim. Oysa o evde kalmaktan şikayetçi değildi. Nitekim isyanını "Diğer çocuklar iyi olsaydı, onlarla yüzerdim. Ben evde kalmaktan rahatsız değilim," diyerek dillendirdi. Benim çözüm bulmak isteyen yanım onca çocuğun arasında onu rahatsız eden, üzen bir, ikisi dışarı çıkmaya, eğlenmeye devam ederken Deniz'in kendisini geri çekmesinden rahatsız elbette. Bununla beraber sorunlar karşısında dilediği stratejiyi belirlemeye, savaşmaya, kaçmaya (seçim yapmaya) hakkı olduğunu kabulleniyorum. Can sıkıntısının yaratıcılığını arttırdığını da gözlemliyorum. Hatta bu seçiminden dolayı mutlu dahi oluyorum. Çünkü yalnız kalmamak için istemediği şeylere evet demek zorunda kalmayacak, kendi seçimlerinin olağan sonuçlarıyla yaşamaya şimdiden başladığı için gerektiğinde rahatlıkla "hayır" diyebilecek. Ki bu da kazanmasının önemsediğim bir meziyet.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder