Dün 30 Ağustos nedeniyle çalışmadım. Sabah çelenk koyma töreninin ardından Donanma'da kısa bir çay, poğaça molası verdik. Her 30 Ağustos olduğu gibi Rotary Kulübünün düzenlediği 30 Ağustos Çanakkale Yüzme Yarışı vardı. Çıplak ayaklı, havlularını bedenlerine dolamış yüzücüler vardı. Donanmaya geçtiğimizde artık yarışın sonlarıydı. Profesyonel yüzücüler çoktan parkuru tamamlamış, boğazı yüzerek geçmeye çalışan hevesliler kalmıştı. Birden büyük zaferin 100. yıl dönümünde boğazı yüzerek geçtiklerini fark ettim ve çok imrendim. Bedenim uzun, çok uzun yıllardır spordan, yoğun yüzmeden uzak ama heves işte, uçucu, bulaşıcı şey, yüzerek parkuru tamamladığımı, boynuma yarışı her bitirene taktıkları madalyayı geçirdiğimi hayal ettim. Bir senemi buna ayırsam, cumhuriyetin 100. yılında yarışmaya katılabilir miyim diye sordum kendime. İstek çok da, parmak kıpırdatmaya hali olmayan ben kişisiyle nasıl olacak bu iş?
Hayatımızı hep hayaller, istekler ve beklentiler mi belirliyor sorusu düştü aklıma. Geçenlerde bir arkadaşımla konuşuyorduk. Yaklaşık iki, belki iki buçuk yıldır süregiden bir şeyle ilgili karar vermeye çalışıyordu. Kapanıp kapanıp açılan bir mevzu. Konuyu ne evet ne hayır demesinin sebebinin beklentiler olduğunu fark ettiğimde kendi beklentilerime uymadığı için, o çerçevenin içine yerleşmediği için "Hayır" dediğim nice konu, kişi geldi. Hayal kurmak iyi, hoş da, bu hayallerin getirdiği beklentiler bizi bazen eyleme geçmekten ya da o anın içinde zevk almaktan, beklediğimiz yerine yeni gelenin, karşımıza çıkanı denemekten, belkilerin içine atılmaktan alıkoyan bir asla'ya dönüşüyor galiba. Yarın yeni bir ay. Eylülün biri. Asla'ların yerini belki'ye, bir kez deneyebilirim'e dönüşebileceği bir yeni ay diliyorum, kendime ve hepimize.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder