Bugün 1 Ağustos. Sanal Yazıevi takipçileri için bir kez daha kitap yazma ayı başlıyor. Kendimi Sanal Yazıevi'nden mezun edeli epey oluyor ama bu kitap yazma ayına katılmama engel değil. 31 günlük bir maraton. Gizem ile üçüncü yılımız yazı müttefikliğinde. 2020 ve 2021 yazında aylık 50 bin kelime hedefini tamamladık, birbirimizi yazmak için dürttük, heyecanımızı paylaştık, tamamlanan kelimelerle sevindik. Yaz tatili, yol hali demeden her gün ısrarla o sayfanın başına geçtik. Kah alıştırma yaptık kah içimizi döktük. Bu yıl da müttefikliğimiz devam ediyor.
Bu yıl biraz isteksiz gibiyim. Sebebini söyleyeceğim. Geçen yıl deftere yazmıştım. Deftere yazmanın bazı avantajları var. Bilgisayar, elektrik gereksinimi yok. Yazdığın kelimeleri kaydedememek, yanlışlıkla silmek yok. Her nereye gidersen atıyorsun çantana, çıkarıyorsun her boşlukta, yazıyorsun. Bununla beraber yazdıkların çoğunlukla iç dökme yazıları gibi kalıyor. Giderek hızlanan, bozulan el yazını sökmek, onun içinden işe yarar bir şey seçmek güçleşiyor. Bana hissettirdiği bu en azından. Hal böyleyken 50 bin kelime yazdım da ne oldu düşüncesi giderek güçleniyor. İsteksizliğim bundan. Öte yandan biliyorum ki, yazın en sıcak, en kurak zamanı, okumanın mevsimi daha çok, yazmanın daha az. Çünkü sıcaklar insanı dışarıya çağırıyor parklara, deniz kenarlarına, tatil beldelerine... Dolayısıyla bu kendi haline bıraksan verimsiz geçecek bir zaman dilimini bir çeşit meydan okumaya çevirmek, sonbahara hazırlık oluyor. Belki doğrudan kitaplaşacak satırlar çıkmıyor bu ay ama bir tür bahçeyi hazırlama işlevi görüyor. Seni yazının içinde tutuyor. Canını sıkan, kafanı meşgul eden meselelerin bir bir içinden sökülmesine olanak sağlıyor. Tam da bu yüzden istekliyim. Her gün 1667 kelime yazmak önemli değil, elimden geldiğince yazayım, işime yarayacak şekilde yazayım desem, verimim düşecek biliyorum. Hem yüz üstü bırakmak istemediğim bir müttefikim var. Kendime olduğu kadar ona da verilmiş sözüm var. O halde zihnime üşüşen kelimelerin ne işe yarayacağını düşünmeden çıkarmalıyım içimden. Yazma işini en çok bahçeciliğe, yazarı bahçıvana benzetiyorum galiba, yazarken metaforlar hep oradan geliyor. Örneğin iki cümle önce şu geçti aklımdan. Tohum toprağa düşerken acaba çatlayacak mıyım, köklenecek miyim diye düşünmez. Toprakla buluşan her tohum da filiz vermez ama hepsinin dökülmesi gerekir toprağa, ürün alabilmek için.
Biliyorum bu yıl da kendimi tekrar edeceğim yer yer. Belki bunları fark edip yeni bir bakış açısıyla bakmayı deneyeceğim. Bol bol altı dakika yazıları yazacağım muhtemelen. Listeler yapacağım. Metaforlar, benzetmeler arayacağım. Suyun başını bunca tuttuktan sonraysa ihtimal ki yeni öyküler yazacağım. Bekleyişimi kolaylaştıracak kim bilir. Belki ay bitiminde güzel bir haber alacağım. Belki kitap yazma ayı uğuru devam edecek. Bir kitap belirecek ağır usul, önümüzdeki yıl için.
Yola çıkmadan yolun ne getireceğini kim bilebilir.
Yolun getireceği her şeyin, her duygunun, her fikrin değerli olduğunu düşündürdün bana da... Motivasyon oldun yine ❤️
YanıtlaSilNe güzel :) Benim kitap yazma ayı ağırlıklı yazmak üzerine düşünceler olacak gibi geliyor. Hadi hayırlısı...
Sil