Dün akşam bir hastamın bileğinde marteniçka gördüm. Geçen yıl kızımla tüm sınıfa yetecek kadar marteniçka hazırlamışlığımız olmasına karşın bu sene içimde zerrece istek yok. Hoş bu Balkan adetini ilk kez geçen yıl yapmıştım. Dileğimi net olarak hatırlamasam da muhtemelen olmadı. Neyse hevesimi Hızırellez'e saklayayım. Ben zaten Hıdırellez insanıyım.
Gelmiş geçmiş en güzel Hıdırellez kutlamam pandemi mayısına denk düşüyor, karavanı sahile çektiğimiz bahara. Kumsalda ateş yakıp üzerinden atlamıştık. Dileklerimizi kağıda yazmış, çizmiş, gül ağacına asmıştık. Kamp yerinde üç aile, dört çocuk, üç köpek, iki, üç kedi idik. Çocukları tembihlemiştim. Sabah uyanınca dileğinizi gül dalından alıp denize atacaksınız ve kimseyle konuşmayacaksınız diye. Ertesi sabah birer pandomimci gibi hareket eden, konuşmamayı güç bela başaran çocuklar mekik dokuyordu gül ağacıyla sahil arasında. Ne günlerdi ama!
En çok tüylü dostumuz Cips'i özlüyorum. Hiç de köpek insanı olmamıza karşın kızımla kurduğu duygusal bağı, sabahları karavanın önünde uyanmamızı beklemesini, yemek yerken ayaklarımızın dibine yatmasını... Çocukların onun için bestelediği şarkıyı.
"Cips! Cips! Ben şapşal bir köpeğim. Paşa'nın sevgilisiyim. Ben onu sevmem ama ..." Gerisini hatırlamıyorum. Hafıza dediğimiz şey gedikli bir yapı neticede. O bahara değin bir ismi dahi olmayan bu tatlı arkadaş, Paşa ile çiftleşsin diye kaldığı taş atölyesinden kamp yerine geldi. O bahar şantiyede kirlenmiş tüylerinin epeyce beyaz olduğu da anlaşıldı. Ve de kulaklarının ağır işittiği. Paşa ve Cips sevgili olamadı. Cips'in ilk günden gönlü yoktu. Ama yaz sonu Paşa'nın ailesine katılıp uzaklara gitti. Onu aileye teslim eden şantiye şefi arkadaşımızdı. Çiftleşmesi için oğullarına dişi Jack Russel arayan aileye bırakırken sonrası konuşulmamıştı ama şantiye şefi de mutluydu. Daha nezih bir yere taşındığı için, serbestçe koşturacağı için, çocuklarla oynayacağı için. Cips yeni ailesiyle taşınmadan önce onu bir hafta sonu misafir etmeye karar verdiğimizde karavanı kamp yerinden çekeli iki, üç hafta olmuştu. Cips ile vedalaşmak, onunla birkaç gün birlikte olmak istedik. Regl olduğu, biraz huzursuz olduğu söylendi bize. Şantiye şefi onu kamp yerinden aldı, kızımın yanına götürdü. O saatlerde çalışıyordum. İlk karşılaşmalarına tanık olamadım. Annemin ifadesine göre kızımı görür görmez kuyruğunu sallayarak koşturmuş, patilerini dayamış, sevinçle yalamış onu. Doğrudur. Misafirliği boyunca hep yanımızdaymışçasına uyumlu ve uysaldı. Sevgisini, özlemini hep gösterdi. Hem o hafta sonu hem de kamp yerinde konakladığımız süre boyunca. Yürüyüşlerde eşlikçimiz, mangalda masa altında ya da şezlongta sabırla bekleyenimiz. Kızımla hâlâ arada kulaklarını çınlatıyor, onun gitmesine seyirci kalmakla hata yaptığımızı düşünüyoruz. Özellikle de yürürken.
Hafıza dediğimiz şey, dipsiz bir kuyu. Hangi kelimenin, imgenin hangi kapıları açacağını, hangi anıları çağıracağını tahmin etmek mümkün değil. Hiç aklımda yokken Cips'i hatırladım, dostluğumuzu. Onunla tanışmazdan yalnızca altı, yedi sene önce köpeklerden ölesiye korktuğumu, görünce karşı kaldırıma geçecek denli ürktüğüm bilinsin.
Korkumu yenmeme sebep, yine bir kamp yerinde tanıştığımız Golden retriever idi. Onunla ilgili zihnime en çok kazınan sahne, çocuklarla beraber hop diye denize atlaması, kızım simidinin içinde yüzerken onun kuyruğunu bir dümen gibi tutması, Bal'ın da hiç itirazsız yüzmesi...
Köpek korkumu yendiğim için memnunum. En büyük motivasyonum kızıma hayvan korkusu yerleştirmemek, onun hayvanlarla dost olmasının önünü açmaktı. Bunu sağlayabildiğim için kendimi takdir ediyorum. Hatırla! Birkaç gün önce "Dünya İltifat Günü"ydü. Dolayısıyla kendime birkaç övgü yollamamda bir sakınca yok. Canım ben! Ne iyi ettin de köpek korkunu yendin!
Sizin de canınız kendinizi övmek ya da iyi ki ile başlayan cümlelerinizi sıralamak isterse yorumlarda buluşalım.
Sevgili Sezer Özşen- Radyo Momentos sayesinde tanıdım güzel bloğunuzu. İyi ki tanımışım. Daha sonra uğrayıp yazılarınızla da dost olmak isterim. Bugün izleyiciler listesine kaydoldum.
YanıtlaSilBen de tüm hayvan sevgime rağmen çok fazla dokunamadan uzaktan sevenlerdenim. Ama hayvanlar kendilerine göre bir değerlendirme yapıyorlar galiba. Yürüyüş yaparken dört ayakla omuzlarıma tırmananları bile gördüm. Oysa hiçbir tanışıklığımız yoktu. Evimizde muhabbet kuşu besliyoruz. Tutsak değil, evin içinde uçuyor.
Kızım, iki kızı evlerinde Golden kırması kocaman bir köpek ve iki kedi besliyorlar. Tüm hayvanlarla dost ve sevgi dolular. Sanırım sevgi, dünyanın en çabuk paylaşılan, en içten duygusu...
Sevgiyle kalın.
Hoş geldiniz Makbule Hanım. Umarım sayfalarım arasında gezinmek hoşunuza gider. Hayvanlar kimden zarar gelmeyeceğini kolayca seziyor bence. Omuzlarınıza tırmanmaları ondan olsa gerek :) Size ve hayvan dostlarınıza sağlıklı, sevgi dolu günler diliyorum.
Sil