Bilmek isteyen yola çıkar.
Şefkatli Anne Günlükleri'ni yazmak, ebeveynlik amaçlarımı, önceliklerimi belirlememe, düşüncelerimin ve eylemlerimin farkına varmamı sağlıyordu. Sura Hart alıntıları bitince, sanki ters yönde yürümeye başlamışım gibi bir düşünce gelip çöreklendi içime. Yeniden konu üzerine düşünmek, yazı yoluyla düşüncelerimi tasnif etmek, eylemlerimin farkına varmak istedim. İşbu sebeple www.nonviolentcommunication.com sitesinde ücretsiz yayımlanan haftalık ipuçlarının rehberliğinde yeni bir günlüğe başlıyorum.
İpuçlarının çevirisi bana ait.
Şefkatli Ebeveyn İpuçları
İhtiyaçları karşılamak bir süreçtir. İlk adımı da ihtiyaçları belirlemektir. Bu ihtiyaçları karşılayacak gibi görünen stratejileri belirlemek, bu doğrultuda harekete geçmek daha sonraki adımlardır ve sizin sürece inanmanızı ve etkin kullanmanızı sağlar.
Haftanın mindful alıştırması:
İhtiyaçlarınızı gideremeyeceğinizi düşündüğünüzde, hangi adımın sizin için zor olduğuna dikkat edin ve becerilerinizi geliştirmek için bu konuya odaklanın.
Ben ne düşünüyorum?
Bana göre ebeveynliğin en zorlayıcı yanı farkında olmadan "fix it" modunda gezmemiz. Bebekliğinden itibaren tüm ihtiyaçlarını giderdiğimiz, bizim yardımımız olmadan hayatta kalamayacak çocuğun büyüdüğünü görmek, yavaş yavaş kendi ihtiyaçlarını gidermesi için alan bırakmak, düşünmesine, hissetmesine, çözüm bulmasına izin vermek, geride durmamız ve müdahil olmamız gereken yerleri doğru tespit etmek kolay değil. Tek ve herkes için geçerli bir reçete olmadığına göre en doğru şey çocuğu gözlemlemek ve sınırlarını sağlıklı bir şekilde büyütmesine olanak vermek. Hayat hızla akarken, çoğu zaman otomatiğe bağlı yaşarken bazı değişimler gözden kaçıyor, verilmeyen alan da çatışma olarak kapıya dayanıyor.
İpucunda değinilenler içinde beni en çok çarpan yer, ihtiyaçları belirlemeye öncelik vermek, stratejiye ve çözüme ulaşmaya çalışmadan burada yeterince durmak önerisi oldu. Bu aşamada sessizce şu sorulara cevap arayabilirim.
Bu durumu çözmesi gereken kişi ben miyim? Benim çözmeme ihtiyacı var mı? Onun yanında mıyım, dinliyor muyum? Yoksa akıl mı veriyorum? Nerede duracağım? Yol göstermek ve ne yapacağını söylemek arasındaki farkın farkında mıyım?
Deniz'le nasıl paylaşıyorum?
Bu konuda her zaman aynı şekilde, tutarlı davrandığımı söyleyemem. Kendi merkezimde kalıyorsam, sonuçlar şahane. Gözlemlemeyi, duygularını tahmin etmeyi, nereden kök saldığını sorularla tespit etmeyi başarabiliyorum. Bu aşamadan sonra eskiden akıl da verirdim. Şimdi göstermeyi ve bulduklarıyla ne yapacağına karar vermesini bekliyorum. Gerekiyorsa fikrimi, önerimi söylüyorum. Bir yetişkin bile yıllarını "Ben ne kadar da şanssızım. Her şey beni bulur zaten!" diyerek geçirebiliyorsa bir çocuk niye beş on dakika daha fazla o duygunun ve düşüncenin içinde kalmasın. Burada kalmasına itiraz etmeyince, onu içine düştüğü çökkün ruh hâlinden çıkmaya teşvik etmeyince, odak dağılmayınca, dile getirmediği başkaca sebepler de çıkıyor. Bu sayede durumunun gerçekten farkına varıyor, duygularını baskılamasına gerek kalmadan bu hâlin içinden sıyrılıp geçiyor.
Yorgun, daha sabırsız olduğum zamanlarda, ben de sarmalın içine çekildiysem, salınıyorsam, sese tahammülümün azaldığı bir andaysam hızla çözüme varmak istiyorum. Akıl veriyorum. Stratejiler sunuyor, birini seçmesini, dahası ikna olmasını, sakinleşmesini umuyorum. Bu telaşın içinde benimle ilgili bir de endişe var aslında. Ne kadar da küçük şeylere takılıyor. Eyvah! Ya hayatı boyunca bardağın boş tarafını görenlerden olursa? Ya geleceğini, umudunu tek bir isteğe, tek bir sonuca bağlar da mutsuz olursa? Bir gün bunu fark edip pişman olursa?
Deneyim anneden çocuğa bir çırpıda aktarılacak bir şey değil. Sağlıklı bir takip mesafesinden yaşamasına, öğrenmesine olanak sağlamaya devam etmek gerekiyor. Bu da kendime hatırlatmam olsun.
Deniz'in geri bildirimi ne?
Empatiden uzak çözüme yakın anne sürümü konuşuyorsa Deniz daha çok kızıyor, sesini yükseltiyor. Adeta öfkesinde haklı olduğunu, bunun çok önemli olduğunu bana ispata uğraşıyor. Ve beni buna ikna etmeye çalışırken kendi iç dünyasına bakması da mümkün olmuyor. Ya da süre uzuyor.
"Kızgın olduğunu ve şu durumdan kaynaklandığını düşünüyorum neler oldu?" diye sorarak yaklaştığımda yavaş yavaş çözülüyor. Durumun düşündüğü kadar vahim olmadığını fark ediyor. Çözümü daha kolay buluyor ve sakinleşiyor. Tecrübeler, Deniz'in bir akıl hocası ya da antrenör istemediğini, destekleyici bir annenin eşliğinde kavramak ve çözüme varmak istediğini gösteriyor.
Sonrasıyla ilgili ne düşünüyorum?
Birkaç gündür bu yazıyla ilgili düşünüyordum. Nereden başlayacağımı, hangi fikre tutunarak ilerleyeceğimi ve yazı bittiğinde nerede olacağımı merak ediyordum. Hâlâ aynı fikre tutunacak mıyım? Yoksa yazının beni taşıdığı yerde çok daha taze, güvenilir bir bilgiye mi ulaşacağım? Yazarak düşünmek sık yaptığım bir şey. Tutunmam ve bırakmam gereken alışkanlıkları daha iyi görmemi sağlayan sıkı bir dost. Onunla sohbeti sürdürmeye kararlıyım.
Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Bu günlükleri tutmasaydım, aşırı korumacı bir ebeveyn olur, çocuğun büyümesi, gelişmesi için gerekli alanı farkında olmadan daraltma eğiliminde olurdum. Dahası onu aşırı korurken kendi istek ve ihtiyaçlarımı öteler, görmezden gelir ve giderek daha mutsuz ve renksiz birine dönerdim. Tüm bunları fark edecek araçlara sahip olduğum için memnunum.
Şefkatli Ebeveyn İpuçları
İhtiyaçları karşılamak bir süreçtir. İlk adımı da ihtiyaçları belirlemektir. Bu ihtiyaçları karşılayacak gibi görünen stratejileri belirlemek, bu doğrultuda harekete geçmek daha sonraki adımlardır ve sizin sürece inanmanızı ve etkin kullanmanızı sağlar.
Haftanın mindful alıştırması:
İhtiyaçlarınızı gideremeyeceğinizi düşündüğünüzde, hangi adımın sizin için zor olduğuna dikkat edin ve becerilerinizi geliştirmek için bu konuya odaklanın.
Ben ne düşünüyorum?
Bana göre ebeveynliğin en zorlayıcı yanı farkında olmadan "fix it" modunda gezmemiz. Bebekliğinden itibaren tüm ihtiyaçlarını giderdiğimiz, bizim yardımımız olmadan hayatta kalamayacak çocuğun büyüdüğünü görmek, yavaş yavaş kendi ihtiyaçlarını gidermesi için alan bırakmak, düşünmesine, hissetmesine, çözüm bulmasına izin vermek, geride durmamız ve müdahil olmamız gereken yerleri doğru tespit etmek kolay değil. Tek ve herkes için geçerli bir reçete olmadığına göre en doğru şey çocuğu gözlemlemek ve sınırlarını sağlıklı bir şekilde büyütmesine olanak vermek. Hayat hızla akarken, çoğu zaman otomatiğe bağlı yaşarken bazı değişimler gözden kaçıyor, verilmeyen alan da çatışma olarak kapıya dayanıyor.
İpucunda değinilenler içinde beni en çok çarpan yer, ihtiyaçları belirlemeye öncelik vermek, stratejiye ve çözüme ulaşmaya çalışmadan burada yeterince durmak önerisi oldu. Bu aşamada sessizce şu sorulara cevap arayabilirim.
Bu durumu çözmesi gereken kişi ben miyim? Benim çözmeme ihtiyacı var mı? Onun yanında mıyım, dinliyor muyum? Yoksa akıl mı veriyorum? Nerede duracağım? Yol göstermek ve ne yapacağını söylemek arasındaki farkın farkında mıyım?
Deniz'le nasıl paylaşıyorum?
Bu konuda her zaman aynı şekilde, tutarlı davrandığımı söyleyemem. Kendi merkezimde kalıyorsam, sonuçlar şahane. Gözlemlemeyi, duygularını tahmin etmeyi, nereden kök saldığını sorularla tespit etmeyi başarabiliyorum. Bu aşamadan sonra eskiden akıl da verirdim. Şimdi göstermeyi ve bulduklarıyla ne yapacağına karar vermesini bekliyorum. Gerekiyorsa fikrimi, önerimi söylüyorum. Bir yetişkin bile yıllarını "Ben ne kadar da şanssızım. Her şey beni bulur zaten!" diyerek geçirebiliyorsa bir çocuk niye beş on dakika daha fazla o duygunun ve düşüncenin içinde kalmasın. Burada kalmasına itiraz etmeyince, onu içine düştüğü çökkün ruh hâlinden çıkmaya teşvik etmeyince, odak dağılmayınca, dile getirmediği başkaca sebepler de çıkıyor. Bu sayede durumunun gerçekten farkına varıyor, duygularını baskılamasına gerek kalmadan bu hâlin içinden sıyrılıp geçiyor.
Yorgun, daha sabırsız olduğum zamanlarda, ben de sarmalın içine çekildiysem, salınıyorsam, sese tahammülümün azaldığı bir andaysam hızla çözüme varmak istiyorum. Akıl veriyorum. Stratejiler sunuyor, birini seçmesini, dahası ikna olmasını, sakinleşmesini umuyorum. Bu telaşın içinde benimle ilgili bir de endişe var aslında. Ne kadar da küçük şeylere takılıyor. Eyvah! Ya hayatı boyunca bardağın boş tarafını görenlerden olursa? Ya geleceğini, umudunu tek bir isteğe, tek bir sonuca bağlar da mutsuz olursa? Bir gün bunu fark edip pişman olursa?
Deneyim anneden çocuğa bir çırpıda aktarılacak bir şey değil. Sağlıklı bir takip mesafesinden yaşamasına, öğrenmesine olanak sağlamaya devam etmek gerekiyor. Bu da kendime hatırlatmam olsun.
Deniz'in geri bildirimi ne?
Empatiden uzak çözüme yakın anne sürümü konuşuyorsa Deniz daha çok kızıyor, sesini yükseltiyor. Adeta öfkesinde haklı olduğunu, bunun çok önemli olduğunu bana ispata uğraşıyor. Ve beni buna ikna etmeye çalışırken kendi iç dünyasına bakması da mümkün olmuyor. Ya da süre uzuyor.
"Kızgın olduğunu ve şu durumdan kaynaklandığını düşünüyorum neler oldu?" diye sorarak yaklaştığımda yavaş yavaş çözülüyor. Durumun düşündüğü kadar vahim olmadığını fark ediyor. Çözümü daha kolay buluyor ve sakinleşiyor. Tecrübeler, Deniz'in bir akıl hocası ya da antrenör istemediğini, destekleyici bir annenin eşliğinde kavramak ve çözüme varmak istediğini gösteriyor.
Sonrasıyla ilgili ne düşünüyorum?
Birkaç gündür bu yazıyla ilgili düşünüyordum. Nereden başlayacağımı, hangi fikre tutunarak ilerleyeceğimi ve yazı bittiğinde nerede olacağımı merak ediyordum. Hâlâ aynı fikre tutunacak mıyım? Yoksa yazının beni taşıdığı yerde çok daha taze, güvenilir bir bilgiye mi ulaşacağım? Yazarak düşünmek sık yaptığım bir şey. Tutunmam ve bırakmam gereken alışkanlıkları daha iyi görmemi sağlayan sıkı bir dost. Onunla sohbeti sürdürmeye kararlıyım.
Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Bu günlükleri tutmasaydım, aşırı korumacı bir ebeveyn olur, çocuğun büyümesi, gelişmesi için gerekli alanı farkında olmadan daraltma eğiliminde olurdum. Dahası onu aşırı korurken kendi istek ve ihtiyaçlarımı öteler, görmezden gelir ve giderek daha mutsuz ve renksiz birine dönerdim. Tüm bunları fark edecek araçlara sahip olduğum için memnunum.
Eski günlüklere aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder