Güneşli bir Çanakkale öğleninden herkese merhaba.
Sabah gene şagır şungur sesleri duydum salondan. Bu konuda özenliyiz, dikkatliyiz, pati mesafesinde bardak, tabak bırakmıyoruz salonda ve yatak odalarında. Mutfak kapısı ise hep kapılı. Sürgülü kapıda bir ağır ki mübarek, evde küçük çocuk olsa, açamaz o denli. Rüyamda mı gördüm, ne düşürdü acaba sorumun cevabını aldım ayaklanınca. Patili dostumuzun şöyle bir adeti var. Annem yorulmasın, ev kokmasın diye tuvaletini dışarıda yapmayı seçiyor evladım. Dışarı çıkmak istediği zamanlarda geliyor kapalı kapının ardında miyavlıyor. Kalktın kalktın. Yoksa yere bir şeyler itmek suretiyle "bak, biraz daha beklersem fena olacak, sabrım taşıyor" mesajını veriyor. İşini de gördürüyor.
İçinde arkadaşımın kuruttuğu çiçekler olan İKEA vazosunu indirmiş yere. Büfenin üzerinden. Dibe itmiş kendimce sağlama almıştım ama azmedince bir yolunu bulmuş. Üçvazo vardı evde. Yıllarca içinde şans bambuları durdu. Yıllar sonra toprağa nakil edince yaşatamadık. İki vazo dolabın içinde arada bir kesme çiçek alırsam koyayım diye bekliyor. çiçekle kendini şımartmak da lükse girdi. Çok rutinim sayılmaz ama kıştan çıkıp baharı karşılarken nergiz, sümbül gibi kokulu çiçekler ya da dayanıklı kasımpatılarını kim sevmez. En sevdiğim çiçeklerden birisi de katırtırnakları. O küçük, sarı çiçekleri, kendi narin boyutlarına inat dayanıklı sapları ve güzel kokuları ile her gördüğümde içimde iyimserlik, neşe uyandırıyorlar. Ah diyorum onları görünce "Bahar geldi!
Doğanın kıştan uyanışını izlemek ne keyifli, ne umutlu şey. Kendi başımıza gelen zorlukları kış mevsimine benzetmek ve baharın geleceğini en derininde bilmek, kabul etmek ne bilgece şey. Bildiğimiz ama uygulayamadığımız "AKIŞA BIRAK" önerisini ancak doğanın ritmini yeterince izleyenler, oradaki ölüm ve yaşam döngüsnü bilenler kabul edenler uygulayabiliyordur belki de ne dersiniz. Şehrin ritmi, oradaki tempo bizi çok fazla zihne yükseltiyor. Zihnin içinde yaşayınca haklı-haksız düşünceleri içine giriyoruz, bu başıma gelen adil değil diye öfkeleniyoruz, inat ediyoruz, kendi isteklerimizde, bizim belirlediğimiz stratejilerde tutunup duruyoruz. Muayenehanede banko bilgisayarında spotify açık duruyor. Benim oluşturduğum "beğenilen şarkılar" diye bir liste var. İçinde 202 sevdiğim şarkı var. Yerli, yabancı, film müzikleri, hareketli, duygusal ama illaki sevdiğim bir şarkı çıkıyor listeden karışık. Sonuçta muayenehane benim. Dekorasyonundan, çalan ezgilere benim zevkimi yansıtmasını istemekte bir sakınca yok. Bazen araya başka şeyler giriyor, duyuyorum işlem sırasında. İçimde bir huzursuzluk uyanıyor, özellikle müzik kalitesini beğenmediğim Türkçe pop şarkılarını duymak kulaklarımı tırmalıyor. Kendi içimde uyanan huzursuzluktan rahatsız oluyorum sonra. Ne fark eder, on dakika senin kaliteli bulmadığın şarkılar çalsa ne fark eder. Mutlu olma hâlin buna mı bağlı yani, diyorum. Çalışırken aldığım zevk azalmasın istiyorum, kendi seçimlerimi görmek istiyorum etrafımda. Ve bankoya sesleniyorum. Müziği değiştirelim. Ve sevdiğim bir şarkı yükseliyor odanın içine yayılıyor. Oh çok şükür!
Sabah önce hastaneye gittim. Genel anestezi alabilmek için anestezi polikliniğine göründüm. EKG, akciğer filmi çektirdim. Şansıma arkadaşım vardı anestezi polikliniğinde. "Ameliyatına ben girerim Tuğba'cığım," deyince çocuk gibi sevindim. Emin ellerde olmak, güven duymak güzel şey. Kadın doğum uzmanı HBRCa1'imi beğenmedi. Sınırda. İnsülin direnci diye tanımlanabilir. Bu konuda doktora gitmedim aslında. İlaçlık değil, biliyorum. Kilo ver, diyetini düzenle, spor yap diyecekler. Ara ara çaba gösteriyorum. Bazen koyveriyorum. Belki kendime bu tanıyı yakıştırmalı ve bende insülin direnci var diyerek yaşamalı, reddetmeliyim bazı gıdaları. Doktorumun talimatı kesin. Ameliyata kadar diyabetliymişim gibi besleneceğim. Kâr kârdır. Sağlıklı bir bedenin iyileşmesiyle sigara içen, diyabeti olan hastanın iyileşmesi aynı değil. Kendi hastalarımın çekim yaralarından da biliyorum. Sözüm söz. 12 gün var önümde. Bedenimi operasyona hazırlamak için. Sonrasında da dikkat etmeliyim elbette. Kilo vermedeki zorlanma da insülin direncine bağlı muhtemelen. Hastanede işlerimi kolayca ve hızla hallettikten sonra diş hekimleri odasına gittim.
Bu yıl kadınlar gününde kadın meslektaşlarımıza bir jest yapalım birer marteniçka hediye edelim diye düşünmüştük. Özel bir kart da tasarlattık. Oda sekreterimiz dün halletti sağ olsun. İşe dönerken bir kısmını aldım yanıma. Yol üstünde dağıta dağıta geldim. Bir partiyi bir kadın hekim arkadaşa verdim. Kalanlarını da oda sekreterimiz dağıtacak. İlçelerde dağıtmak için uygun ve ekonomik bir yol bulmak gerek. Sizce de kart çok güzel değil mi?
Kart da güzel, düşüncesi de. Şimdiden geçmiş olsun ve kolaylıklar diliyorum Tuğba.
YanıtlaSilTeşekkür ederim Leylan. Bahar güzelliklerle gelsin hepimize.
SilBen de şimdiden geçmiş olsun diyor ve kolaylıklar diliyorum. İnsülin direnci bende de var, ilaç kullanıyorum. Sıkı yürüyordum epeydir ama bu bir aylık hastalık ve kış soğukları engel oldu. Havalar ısınınca tekrar devam. Dr egzersiz diyor başka şey demiyor. Sevgiler...
YanıtlaSilBu aşamada öncelik diyet ve egzersizde. Yürümek şahane bir spor. Bahar geldi, hastalıklar da geride kaldı. Eski tempoyu yakalarsınız kısa sürede. İyi dilekleriniz için de ayrıca teşekkür ederim.
SilÇok geçmiş olsun. şifalar dilerim. Hülya
YanıtlaSilTeşekkürler🙏
Sil