4 Mart 2025 Salı

Bir günlüğü: 4 Mart

Günün bitmesine tamı tamına bir saat kala oturabildim yazı masasına. 

Sabah uyandım. Yatağımda meditasyon yaptım. Kızımın uyanık olduğunu, okula gitmek için hazırlandığını varsaydım. Meditasyon bitince gerindim, kalktım. Kızımın odasının kapısını açtım. Servisin gelmesine 4-5 dk vardı ve uyuyordu. Servise kendim bırakacağım diye haber verdim ve uyandırdım. O hazırlanırken kediyi dışarı çıkarttım. Ayaküstü kahvaltı yaptım. Kapıdan çıkar çıkmaz buz gibi havayla karşılaştım. İçime işledi soğuk. Mont ince geldi. Arabanın içi ısınana kadar ayaklarım, ellerim üşüdü durdu. Soğuk hava yoktur, yanlış kıyafet vardır diyenler haklı olabilir ama soğuk hava hasta etmez diyenlere kulak asmayın.  Ben ne zaman üşüsem boğazlarımda yanma hissediyorum, hem de sayılı saatler içinde. O aşamada ısınamazsam, dinlenip takviyelerimi almazsam hastalanıyorum da. İyi haber bünyemi tanıyorum, semptomlarımı fark ediyorum. Ellerim, ayaklarım, burnum üşüye üşüye aldım okula giden yolu. Sabah trafiğinde 35 dk civarı sürdü. Dönüşte yanıma forma almadığımı fark ettim. Eve döndüm önce. Kedi de beni görür görmez apartmanın içine girdi. İyi de oldu. Yoksa akşama dek sokakta kalacaktı. Hazır eve girince en kalın çoraplarımı giydim. Noel babalı bir çift gri çorap. Benim yılbaşı adetim de bu. Kırmızı don almak yerine yeni yıl temalı çoraplar almak. Hatta yakınlarıma da hediye etmek. 

Bugün uzun uzun işler vardı hep. Randevusunu iptal eden iki de hastam oldu ama akşam 30 dk erken bitti işim. Arada kalan boşlukta da Kadınlar Günü kutlamasıyla ilgili işleri organize ettik. Whatsapp sağolsun. Kadın diş hekimlerine marteniçka dağıtacağız. Kadınlar günü kutlamasına baharın gelişini simgeleyen bu tatlı ve son yıllarda giderek yayılan tatlı Balkan geleneğini katarak küçük bir jest yapalım, dedik. En zorlu kısmı dağıtmak. Posta ücretlerinin yanına yaklaşılmıyor. Kurye ile dağıtmak daha ekonomik.

Dün bir arkadaşımın yolladığı astroloji videosunu izledim. Başakları kurtarmaya yemin etmiş bir abi, bu tutulmalardan kazanan olarak çıkmanın sırlarını açıkladı. Biz bizeyiz büyük sırrı açıklıyorum: 

Kimseye burun kıvırmıyoruz, göz devirmiyoruz, kınamıyoruz, eleştirmiyoruz, her şeyi oluruna bırakıyoruz. Hayatımızda tekrarlayan meseleler için suçluyu dışarıda aramıyoruz. Kendimize odaklanıyoruz. Ben ne yaptım da bu meseleler başıma geliyor, bu konularda hüsrana uğruyorum diye tefekkür ediyoruz. Olayları, olguları kontrol etmeye çalışmıyoruz. Her şeyi oluruna, akışına bırakıyoruz. 2-3 hafta kadar flört etmiyoruz. Bu konudaki benzetmesi çok hoştu. Devre arası, maça mola verilmiş, takımlar sahada değil. Boş kaleye gol atmanın bir anlamı yok. Ekinoks zamanı özbakımımıza, dilimize daha çok dikkat ediyoruz. Giyimimizde, konuşmamızda özenli oluyoruz. Sonucunu düşünmeden, yalnızca duygularımıza bırakıyoruz kendimizi. Denk mi, olur mu, uygun mu değerlendirmelerini bir kenara bırakıyoruz. İşte bunları yaparsak bu tutulmaların kazananı oluyormuşuz. Benden hatırlatması. Bazı kehanetleri de vardı astroloğun. Ruhani liderlerin ölebileceği, değişebileceği bir dönemdeymişiz. İnançlı olun, dedi. Neye inanırsanız inanın ama inanın, dedi. 

Tüm bunlar arka planda demlenirken şiddetsiz iletişim alıştırma akşamının başlığı "Şükranı yeşertmek" idi. Bu benim şiddetsiz iletişimle hayatıma sokmaya başladığım bir kavram. Sahip oldukların için şükretmek ama dini bir yerden, kıyasa bağlı bir şükran değil. İhtiyaçlarınla bağlantı kurduğun, onları fark ettiğin için neşelendiğin, kutlamalarını çoğalttığın bir tür şükretme hali. 

Sinir sistemimiz bizi hayatt tutmaya, dolayısıyla da olumsuz olanı fark etmeye yönelik. Doğada her şeye şüpheyle bakanlar hayatta kaldı. Biz de onların torunuyuz ve eksik olanı, yanlış olanı fark etmekte acayip mahiriz. İşte bu yüzden iyi, güzel şeylerin hasatını almak çaba gerektiriyor. Bunun için birkavanoz yaptım kendime. Başkalarının iyi olma haline sunduğum, başkalarının bana sunduğu destekleri hatırlamak için yazıp yazıp atacaktım kumbarama. Dört, beş gün sürdü ancak. Büfenin üstüne koydum ki elimin altında, gözümün önünde dursun ki ,yazmayı hatırlayayım. Yazmadığımın farkındalığında süzdüm her allahın günü şükran ya da mutlu hatıralar kumbaramı.  Kedili evde camdan kumbara olur mu a akılsız. Pazar sabahı şangırtısına uyandık. Kimsenin patisi yaralanmadan süpürdük ortalığı. Güzel, küçük anları taşıdım yatak odama. Katlı halde uzanıyorlar, başucumda. Yenilerini not etmek gerek. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder