Bugün nasıl geçti hiç ama hiç anlamadım. Çok yoruldum. Sırtım, belim feci ağrıyor. Mesleğin cilveleri.
Koştura koştura eve geldim. Yoğurtlu tavuk suyu çorba pişirdim. Yayla çorbası tarifine ek malzeme ilave etmek suretiyle hop diye pişen bir çorbadır kendileri. Artan pirinç pilavlarını dondurucuda saklarım ben. Elinin altında pişmiş pirinç olunca çok hızlı ve pratik oluyor hazırlamak. Akşam yemeğinde çorba vardı yalnızca. İçinde tavuk suyu, pirinç ve haşlanmış tavuk olunca hem lezizdi hem doyurucu. Koca bir kase çorbayı içtim. Bir dilim çavdar ekmeğini, 3-4 afet cherry domatesi yanına katık ettim. Bir küçük muz yedim ardından tatlı niyetine ve kalktım sofradan.
Salonda kanepeye geçtim. Sırt üstü yattım. Pilateste öğrendiğim gibi karnımı içeri çekip bel çukurunu ortadan kaldırdım. Belimden yukarısı zeminle full temas! Dinlenmenin de bir adabı var.
Az sonra bir arkadaşıma çay içmeye gideceğim kızımla. Hem çay içecek, sohbet edecek hem de yarınki tören hazırlıklarını gözden geçireceğiz. Ama önce beni silindir gibi ezen günün yorgunluğunu atmalıyım.
Arkadaşıma gitmeden, yattığım yerden iki satır da olsa yazmak ve paylaşmak istedim çünkü günün kalan kısmında yazmaya, ne yazacağımı ince ince düşünmeye, kurmaya, kurgulamaya zaman olmayacak. Besbelli. O yüzden durum tespitiyle yetiniyor, ilerleyen günlerde, yarın örneğin daha güzel bir yazıda buluşmak umuduyla sözlerimi bitiriyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder