31 Mart 2025 Pazartesi

Bir günlüğü: 31 Mart

Pilavdan dönmedim! Kaşığı kırmadım! 

Stefan Zweig'ın Satranç adlı novellasını okudum. Tuhaftır, Zweig'ı hiç okumadım ben. İki, üç yıl önce Mürebbiye'yi sesli olarak dinledim yalnızca. Kabaca konusunu biliyordum elbette. ABD'ye gitmeden New York'un ya da Los Angeles'ın ikonik binalarını bilmek gibi bir şey, bu. 

Zweig'ın hikayesini bilirsiniz. 1881 doğumlu yazar, Viyana'da varlıklı bir Yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Nazilerin iktidarda birinci yıllarında, artık tamamıyla totaliter rejime geçtiği zaman, henüz 53 yaşındayken şehrinden ayrılmak zorunda kaldı. Önce İngiltere'ye, ardından 1940'ta Brezilya'ya göç etti. Kıta Avrupası'nda yaşanan soykırım, acılar, zorunlu göçün yarattığı umutsuzluk nedeniyle 1942 yılında eşi Charlotte (Lotte) ile intihar etti. Satranç, yazarın ölümünden önce yayımlanan son kitabı. Psikolojiye ve Freud'un öğretisine duyduğu derin ilgi nedeniyle derinlikli karakterler yaratmasıyla tanınan yazar, bu kısa ama yoğun novellada insanın faşizm karşısında uğradığı ağır yıkımı, Dr. B karakteri üzerinden gösteriyor. Dr. B Viyana'nın ileri gelen ailelerinden bir avukat. Naziler iktidara gelince iş bağlantıları nedeniyle gözaltına alınır. Aylar süren tecrit, tutukluluk süresinde sayısız kez sorgulanır. Neyle suçlandığını bilmeyen B. açık vermemek, psikolojik şiddete karşı direnmek için elinden geleni yapsa da, giderek zorlanmaktadır. Bir gün sorgu öncesi bekleme odasında bir askerin montunun cebinde gördüğü kitabı çalması onun için bir dönüm noktası olur. Şampiyonalarda oynanan satranç maçlarının hamlelerinden ibaret kitapçıkla zihnini meşgul tutmaya, psikolojik olarak direnmeye başlar. Ancak zihninde gerçekleşen yüzlerce maçtan sonra kendi kendine oynamaya başlar. Giderek sinirleri yıpranır. Akut bir sinir krizinden sonra hastaneye yatırılır. Doktor raporuyla serbest kalır. On dört gün içinde vatanı terk eder. Zihninde yarılmaya yol açan satrançla tekrar hemhal olmaz. Ta ki bir gemi yolculuğuna kadar. 

Amerika'dan Arjantin'e doğru yol alan gemide bir satranç şampiyonu vardır. Macar bir köylü olan Czentoviç, akademik olarak son derece başarısız olmasına karşın yanında büyüdüğü papazın satranç oyunlarını izleyerek kendiliğinden öğrenir. Giderek dikkat çeker, yıldızı parlar ve uluslararası arenada oynamaya başlar. Gemide onu tanıyan  bir grup yolcuyla ücret karşılığında oynar. Giderek artan seyirciler arasına dahil olan Dr. B satranç tahtasına çekilir. Karşısındaki oyunun, kitapçıkta yer alan bir maça çok benzediğini fark edince, kendini tutamaz ve oyuna dahil olur ve oyunun gidişatını değiştirir. Ertesi gün için şampiyon onunla maç yapmak için saat verir ve gider. Dr. B çekimserdir. Anlatının ilk yarısında gemi yolculuğunda gerçekleşen satranç maçı anlatır. Sonra anlatıcı kahraman, Dr. B ile uzun bir sohbette onun hikayesini öğrenir. Ertesi gün iki oyuncu karşı karşıya gelir. Dr. B için Nazilerin uyguladığı psikolojik şiddeti anımsatan oyun giderek yoğunlaşan bir içsel çatışmaya döner. Dr. B, artık kurtuluşun değil, çöküşün sembolü olan oyunu yarım bırakır. Neden bıraktığını biz biliriz, anlatıcı bilir ama entelektüel açıdan çok zayıf, satrancı mekanik olarak beceren şampiyon bilmez, bilemez. 


6 yorum:

  1. Heyooo son yazına yetiştim :)
    Zweig çok güçlü bir yazar ve en sevdiklerimden.. Hassas ve fazla düşünen bir ruh.. Dolayısıyla rahat bulamamış.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geride 30 yazı daha var ☺Çok derinlikli bir anlatı. Ven de sevdim. Zorbalar gözünü kırpmadan zulme devam ederken onun eşiyle canına kıyması ne acı!

      Sil
    2. Hitlerin sonu da aynı oldu ama evet görememiş olması çok acı. Bugünkü (Batı çünkü son seçimlerde gördük ki doğu 100 sene geriden geliyor) Almanya ile gurur duyardı eminim..
      İlk senden başladım okumaya ;) Okudum tabii ki çoğu bitti azı kaldı.. Neler yaşamışsın....... Bazı temalar öyle aynı ki. Neyse, mektubuma saklayayım bunları..

      Sil
    3. Kesin duyardı Ceren'ciğim. Hevesle bekliyorum mektubunu ☺

      Sil
  2. Satranç'ı okuyalı epey oldu, sonra Ankara'da tiyatro oyunu olarak da izledim ki oldukça başarılydı. En sevdiğim kitabıdır Zweig'ın. Böylece Bir Günlükleri'ne noktayı koydunuz sanırım. Alıştık yazılarınıza arayı açmayın. Dilerim bayram sonuna kadar toparlanırsınız iyice, hastaları bekletmeden başlarsınız işe. Çok sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tiyatro izlemeye hasretim. Oyun da ne güzeldi, kim bilir. Bir Günlükleri bitti. Ben de sevdim,her gün yazmayı. Nisan nasıl sürecek, göreceğiz. Ağrı masal tekerlemeleri gibi, bir var, bir yok. ☺ Zamanla geçecek. Sevgiler...

      Sil