Bilmek isteyen yola çıkar.
Şefkatli Anne Günlükleri'ni yazmak, ebeveynlik amaçlarımı, önceliklerimi belirlememe, düşüncelerimin ve eylemlerimin farkına varmamı sağlıyordu. Sura Hart alıntıları bitince, sanki ters yönde yürümeye başlamışım gibi bir düşünce gelip çöreklendi içime. Yeniden konu üzerine düşünmek, yazı yoluyla düşüncelerimi tasnif etmek, eylemlerimin farkına varmak istedim. İşbu sebeple www.nonviolentcommunication.com sitesinde ücretsiz yayımlanan haftalık ipuçlarının rehberliğinde yeni bir günlüğe başlıyorum.
İpuçlarının çevirisi bana ait.
Dikkatinizi çocuğunuzun duygu ve ihtiyaçlarına verdiğinizde onun içsel büyümesini desteklersiniz. Böylece çocuk, başkalarını mutlu etmek, ödül kazanmak ya da cezadan kaçınmak yerine kendiyle bağlantı kurmak isteğiyle harekete geçer. Bu sayede başkalarının kendisini takdir etmesini beklemek yerine ihtiyaçlarını gidermenin kendisini ne kadar iyi hissettirdiğini fark etmesini de desteklemiş olursunuz.
Başarıları kutlamak çocukla bağlantı kurmak için iyi bir fırsattır. "Harika iş,", "Çok akıllısın" gibi değer biçen sözler yerine çocuğun karşılanan duygu ve ihtiyaçlarıyla bağ kurmasını teşvik edin. Örn: "Bütün matematik problemlerini tek başına çözdüğün için mutlu musun?"
Ben ne düşünüyorum?
İpucunu ve mindful alıştırmayı okumak, tersini düşünmeme yol açtı. Bir başarısızlık, aksaklık, terslik karşısında, çocuğa olumsuz, yargılayıcı bir etiket takmak ya da onun kendisine bunu takmasını engellemeye çalışmak, bunun için kendi karşılanmayan duygu ve ihtiyaçlarını aktarmak, sen şöylesin demek yerine ben böyle hissettim diyebilmek, onların minik omuzlarına taşıyamayacakları yükleri bindirmemek... Bunları düşünürken çocukken etrafımızdaki yetişkinlerin bize yapıştırdığı etiketler, olumsuz ve olumlu yargılar geldi aklıma. Olumsuz yargıları "Ben yapamam, hayatta başaramam" şeklinde kodluyor ve kendimize ket vuruyoruz. Olumlu yargılar karşısında ise bizden bekleneni yapmamız gerektiğini düşünüyor, bize inananları hayal kırıklığına uğratmak istemediğimiz için kendimizle bağlantı kurmak yerine meli, malı'ları devreye sokuyoruz. Dili değiştirmeye, değer biçen sözler sarf etmek yerine duygu ve ihtiyaçlar ile bağlantı kurmaya önce "ben" ile başlamak şart.
Deniz'le nasıl paylaşıyorum?
Hiçbir zaman okulsuz eğitim taraftarı olmadım. Okulun yalnızca öğrenim yeri olmadığına, çocukların akranlarıyla bir araya geldiği sosyalleşme ve birbirinden öğrenme alanı olduğuna inandım. Martın ortasından beri bu alanı yitirmek, büyük bir kayıp çocuk için. Yerine her ne koymaya çalışırsak çalışalım Deniz öğretmenini, sınıf arkadaşlarını, okulu çok özledi. Surat astığı kimi anlarda bu gerçeği unutup "Asla memnun olmayı bilmiyor," diye düşünmek, "Ne kadar şanslı olduğunun farkında değil," diye kulp takmak çok kolay. Bu yargılayıcı düşüncelerin peşi sıra gitmek yerine ortaya bir soru atmak ve okulla ilgili neyi özlediğini sormak bulutları dağıtıyor. Duygularını, düşüncelerini işitmek onu olduğu kadar beni de rahatlatıyor.
Deniz'in geri bildirimi ne?
Deniz'in "Aferin, çok güzel yapmışsın," gibi değer biçen sözlere kızdığını gözlemliyorum. Bunları sarf ettiğimde güvenirliğimi sorguluyor, annesi olduğum için beğendiğimi düşünüyor. "Hatırlıyor musun, geçen ay bunu yapamıyordun, buraya tırmanamıyordun. Geçen aya/yıla göre boyun uzamış ve güçlenmişsin. Daha kolay yapabiliyorsun" vb söylemleri çok daha coşkuyla karşılıyor.
Sonrasıyla ilgili ne düşünüyorum?
Bu günlüğün ipucu bana, Deniz'in değer biçen sözler yerine her neyle meşgulse ona dikkatimi vermemi, süreci değerlendirmemi beklediğini, tercih ettiğini fark ettirdi. İnsan zihninin iyi kötü, doğru yanlış, haklı haksız şeklindeki ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı yapısı sonradan gelişiyor demek ki. Aldığımız eğitim, içinde büyüdüğümüz çevre, yazılı ve yazılı olmayan kurallar bizi kendi doğamıza bakmak yerine bir seri kurala uymaya zorluyor ve kendimizle bağlantımızın zayıflamasına yol açıyor. Bu bağı yeniden kurmak, yargılayıcı olanlar yerine duyguların, ihtiyaçların sesini duymak için yavaşlamak ve kendine birtakım sorular sormak, duymak üzere beklemek gerekiyor. Bunun için zaman ayırmamak, bitmek üzere depoyla yola çıkmaya ve benzin almak için zamanım yok demeye benziyor. Kıssadan hisse bizi götürecek yakıtı almak için her daim zamanımız var.
Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Son günlüğü yazmamın üzerinden neredeyse dört ay geçmiş. Dün canlı dersin yapılacağı platformun değiştiğini öğrenmek, teknik konularda sıkıntı çıkabileceğini varsaymakla başlayan bir dizi tetiğin ardından gerildiğimi fark ettim. Sakinleşmem, yeni durumun getireceklerine bakmam ve çalışma saatleri konusunda yeni bir güncelleme yapmam gerekti. Bu arada yaşadığım kaygı ve endişe beni günlüklere çağırdı. Burada durmak, sakinleşmek ve yeni duruma adapte olmaya çalışmak, yerine getirilemeyen, normal sürdürülemeyen her şey için öfkelenmekten iyidir. Kaygılarımın ardına bakıp gerçek olanla, gerçekleşmesinden korktuklarımı ayırt edebildiğim için, endişe seline kapılıp sürüklenmek yerine durmayı ve kendime düşünebileceğim, nefes alabileceğim güvenli bir alan olan günlüklere koştuğum için kendimi takdir ediyorum.
Eski günlüklere buradan ulaşabilirsiniz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder